TÜRKİYE’nin hangi iline gidersek gidelim, “Dadaş” sıfatı dile geldiğinde, hemen ardından mertliğin son merhalesi, dik duran kalesi, en kötü şartlarda hak ve hakikatten ayrılmayan Erzurum insanı akla gelir.
Atalarımız, babalarımız, analarımız, dadaş ağabeylerimiz kısacası Erzurumlu, yaşantısıyla ve davranışıyla, memleketin bütününde güvenilir insan olmuştur.
Ömürleri boyunca prensiplerine sadık kalmışlardır.
Hiçbir tehdide pabuç bırakmamışlardır.
Cazip vaatlere kanmamışlardır.
Dik duran bir karakter olmuşlardır.
Kimseye boyun eğmemişlerdir.
Türk Milleti’nin gönlünde efendilikleriyle, dürüstlükleriyle, doğrunun yanında olmalarıyla, övgüyle yer edinmişlerdir.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Hepimiz el birliği ile yıllar içerisinde “Erzurum ve dadaş” adını, bırakılan itibarını, muhteşem imajını, saygınlığını acımasızca istismar edip kullanıyoruz.
Bitirme noktasına getiriyoruz.
Tarihimizi iyi öğrenmeden, tarihimizle övündük.
Bir türlü sahip çıkamadık.
Tarihi, kültürel, sanatsal eserlerimizle gurur duyduk.
Tahrip olmalarına, yıkılmalarına engel olamadık.
Her ortamda Dadaşlığımızdan dem vurduk.
Bir türlü dadaş gibi yaşamadık. Dadaşlık geleneğini sürdüremedik.
Dadaş nedir, nasıl olunur diye genç nesillere öğretemedik.
Acizin, yoksulun, kimsesizin yanında olan dadaşı unuttuk.
Zenginin, menfaatin, kişisel hesapların yanında durduk.
Dadaşın bar oyunlarını oynamaz olduk. Oynanan oyunları da arar olduk.
Bize bırakılan bu mirası da tüketmeye başladık.
Tarihe mal olan mahallelerimiz yıkıldı.
Adları silindi.
Erzurumlu olarak kayıtsız kaldık.
Görmezden geldik.
Yaşadıklarında evlatlarımıza, değerlerimize sahip çıkamadık.
Ölümlerinden sonra, sahip çıkma yarışına girdik.
Erzurum'lu olarak biz bu duruma nasıl geldik?
Ata mirasını hoyratça tüketmeye devam ettik.
Bu şehir için bize düşen sorumluluğu yerine getirmedik.
Yenileme adı altında, tarihi, destansı şehrin imajı değiştirilirken, maddi ve manevi ruhu elinden alınırken, hatıralarımız yok edilirken, oldubittiye sessiz kaldık.
Rıza gösterdik.
Cumhuriyeti kuran, Türk milletini kurtaran, milli mücadeleyi başlatan şehrin, Erzurum olduğunu unuttuk.
Cumhuriyet değerlerinin kıymetini bilemedik.
Milli mücadele kahramanlarını hatırlamadık.
Anmak da aklımıza gelmedi.
On iki Mart, 3 Temmuz, 23 Temmuz’un önemini bilemedik.
Sembolik kutlamalarla geçiştirdik.
Medeniyet kaynağını kuruttuk.
Dadaş olduğumuzu unuttuk.
Özümüzden uzaklaştık.Tarih, kültür sevgimizi bir kalıba hapsettik.
Duyarlılığımızı yitirdik.
Bu şehirle ilgili yanlışları, anlamazdan, duymazdan, görmezden geldik.
Onuncu sıralardan, yetmişli sıralara geriledik.
Her şey olup bittikten sonra, bize bırakılan muhteşem miras yok olurken, her sözümüzün sonunda “Mevla’ya” emanet ettik.
Ezeli hak olan Dadaşıma, ebedi hak olan Erzurum’a,
Mertliğin son yurduna, hamaset kalesine bu durum hiç yakışmıyor.
not yazının büyük bülümünü
Eğitimci Yazar :Atilla Ağrılının Erzurum haberleri köşesinden alınmıştır