casino siteleri slot siteleri
bahis siteleri canlı bahis siteleri
Ahmet Özsoy
Köşe Yazarı
Ahmet Özsoy
 

Atatürk’ü Sevmek

Bir ülkenin kurucu liderini, yani yok olmak üzere hatta tarih sayfasından silinmek üzere olan bir ülkeyi ayağa kaldırarak başı dik, omuzları üzerinde durabilen saygın bir ülke haline getiren bir insanı sevmemek mümkün mü? Mümkün!   Evet bu tek kelime ( Mümkün) belki anlaşılmayacak ama tarihi farklı anlatırsanız, olmadık anlamlar, saçma sapan düşünceler eklerseniz, bunlara ek olarak da bu ülke düşmanlarının kin ve öfke saçan sözlerini ekleyip insanlara yüklerseniz her şey mümkün. Birileri sevmez hatta nefret eder, birileri göklere çıkaracağım derken yere batırır, birileri de korumacılık adına saçmalar durur. Tüm bunlar birisini olduğu gibi yani hatasıyla sevabıyla sevmeyi bilemediğimizden midir acaba? Bence öyle. Tabii ki, Atatürk'ü sevmemizin temel nedenleri çeşitlilik gösterir. Her şeyden önce Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntılarından çağdaş, demokratik bir ulus devleti inşa etmiştir. Bu, ulusal birliği güçlendirmiş ve Türkiye'yi dünya sahnesinde saygın bir konuma taşımıştır. Atatürk, ulusal bir kahraman olarak, Kurtuluş Savaşı'ndaki liderliğiyle Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini zaferle sonuçlandırmış ve cumhuriyeti kurarak monarşik sistemden uzaklaşmıştır. Hala Monarşi taraftarı olan bir kişi Ata’yı sevmez ama en azından tükenmiş bir ülkeyi yeniden dirilttiği için saygı duymak zorundadır. Atatürk ona Çağdaş, modern bir Cumhuriyeti emanet ederek düşüncelerini var etmesi olanağını da tanımıştır. Atatürk'ün laiklik ilkesine olan bağlılığı, eğitim ve kültür alanındaki reformlarıyla birleştiğinde, toplumun çağdaş değerlere yönelmesini sağlamıştır. Laiklik ilkesine verdiği önem, din ve devlet işlerinin ayrılmasını bu da bireylerin inançlarını özgürce yaşamalarının önünü açmıştır.  Bu, toplumsal çeşitliliği desteklemiş ve hoşgörüyü teşvik etmiştir. Eğitimdeki yenilikler, kadın haklarına verdiği önem, hukuk reformları ve ekonomik dönüşüm, Türkiye'yi çok daha ileri bir seviyeye taşımak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Laikliğin ne olduğunu anlamayan ya da kendince yorumlayan onu sevmeyebilir. Oysa biraz düşününce yanlış da olsa ona hala bu düşüncesini savunma olanağını veren Atatürk’dür. Atatürk'ü sevmemizin bir diğer nedeni de, ülkenin sosyal ve kültürel yapılarını güçlendirmeye yönelik çabalarıdır. Türk halkına verdiği önem, birlik ve beraberlik duygusunu pekiştirmiş, farklı etnik grupların bir arada yaşamasını teşvik etmiştir. İstiklal savaşında Atatürk ile birlikte omuz omuza savaşan yediden yetmişe tüm insanlarımıza bakınca bu birliktelik çok daha iyi görülür. Ama bu güzel birlikteliği görmeyip de İngiliz mandacılarının kışkırtmalarıyla isyan edenler hala düşüncelerini savunabiliyorlarsa Atatürk’ün onlara verdiği düşünce özgürlüğüne borçludurlar. Atatürk sonrası bazı kışkırtıcıların yaptıkları propagandalara bakarak bu Cumhuriyetin temeline dinamit koymaya çalışanlar,  attıkları adımın kimlere hizmet ettiğini, emperyalizmin ayak oyunlarının ülkeleri ne hale getirdiğini görmelidirler. Onuncu yıl Marşında ki ‘İmtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz’ sözleri yok edilmeye çalışılsa da Atatürk’ün bu sözlere verdiği onay onun yeni kurduğu ülke insanlarına hangi gözle baktığının bir kanıtıdır. Önemli olan da bu sözcüğü lafta bırakmamak için çaba göstermektir. Her ne kadar birileri Atatürkçüyüm diye böbürlenerek insanları ‘göbeğini kaşıyan ile benim oyum bir değil’ diyerek aşağılasa da.   Bu nedenlerle, Atatürk'ü sevmek, Türkiye'nin tarihindeki önemli dönemeçleri anlamak ve ülkenin modernleşmesine katkı sağlayan bir liderin mirasına saygı göstermek anlamına gelir. Yani Kırık dökük bir ‘Bandırma Vapuru’ hikayesi, ‘Geldikleri gibi giderler’ sözcüklerini yinelemek değildir Atatürk’ü sevmek. Tıpkı onun söylediği gibi "Benim nâçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır." Naçiz vücudu toprak olmuştur ama onu sevmek bu Cumhuriyeti ilelebet başı dik omuzları yüksek, zihinleri teknoloji ve bağımsız Cumhuriyet yolunda çalışan insanlarla yürütebilmektir. Laf cambazlığıyla değil. Atatürk’ün ve tüm silah arkadaşlarının, onun şahsında bu ülke için canını veren tüm şehitlerimizin, gazilerimizin ruhları şad olsun. Saygıyla eğiliyorum.        
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2023 - Pazartesi

Atatürk’ü Sevmek

Bir ülkenin kurucu liderini, yani yok olmak üzere hatta tarih sayfasından silinmek üzere olan bir ülkeyi ayağa kaldırarak başı dik, omuzları üzerinde durabilen saygın bir ülke haline getiren bir insanı sevmemek mümkün mü?

Mümkün!

 

Evet bu tek kelime ( Mümkün) belki anlaşılmayacak ama tarihi farklı anlatırsanız, olmadık anlamlar, saçma sapan düşünceler eklerseniz, bunlara ek olarak da bu ülke düşmanlarının kin ve öfke saçan sözlerini ekleyip insanlara yüklerseniz her şey mümkün.

Birileri sevmez hatta nefret eder, birileri göklere çıkaracağım derken yere batırır, birileri de korumacılık adına saçmalar durur.

Tüm bunlar birisini olduğu gibi yani hatasıyla sevabıyla sevmeyi bilemediğimizden midir acaba?

Bence öyle.

Tabii ki, Atatürk'ü sevmemizin temel nedenleri çeşitlilik gösterir.

Her şeyden önce Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntılarından çağdaş, demokratik bir ulus devleti inşa etmiştir.

Bu, ulusal birliği güçlendirmiş ve Türkiye'yi dünya sahnesinde saygın bir konuma taşımıştır.

Atatürk, ulusal bir kahraman olarak, Kurtuluş Savaşı'ndaki liderliğiyle Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini zaferle sonuçlandırmış ve cumhuriyeti kurarak monarşik sistemden uzaklaşmıştır.

Hala Monarşi taraftarı olan bir kişi Ata’yı sevmez ama en azından tükenmiş bir ülkeyi yeniden dirilttiği için saygı duymak zorundadır.

Atatürk ona Çağdaş, modern bir Cumhuriyeti emanet ederek düşüncelerini var etmesi olanağını da tanımıştır.

Atatürk'ün laiklik ilkesine olan bağlılığı, eğitim ve kültür alanındaki reformlarıyla birleştiğinde, toplumun çağdaş değerlere yönelmesini sağlamıştır.

Laiklik ilkesine verdiği önem, din ve devlet işlerinin ayrılmasını bu da bireylerin inançlarını özgürce yaşamalarının önünü açmıştır.  Bu, toplumsal çeşitliliği desteklemiş ve hoşgörüyü teşvik etmiştir.

Eğitimdeki yenilikler, kadın haklarına verdiği önem, hukuk reformları ve ekonomik dönüşüm, Türkiye'yi çok daha ileri bir seviyeye taşımak amacıyla gerçekleştirilmiştir.

Laikliğin ne olduğunu anlamayan ya da kendince yorumlayan onu sevmeyebilir.

Oysa biraz düşününce yanlış da olsa ona hala bu düşüncesini savunma olanağını veren Atatürk’dür.

Atatürk'ü sevmemizin bir diğer nedeni de, ülkenin sosyal ve kültürel yapılarını güçlendirmeye yönelik çabalarıdır. Türk halkına verdiği önem, birlik ve beraberlik duygusunu pekiştirmiş, farklı etnik grupların bir arada yaşamasını teşvik etmiştir.

İstiklal savaşında Atatürk ile birlikte omuz omuza savaşan yediden yetmişe tüm insanlarımıza bakınca bu birliktelik çok daha iyi görülür.

Ama bu güzel birlikteliği görmeyip de İngiliz mandacılarının kışkırtmalarıyla isyan edenler hala düşüncelerini savunabiliyorlarsa Atatürk’ün onlara verdiği düşünce özgürlüğüne borçludurlar.

Atatürk sonrası bazı kışkırtıcıların yaptıkları propagandalara bakarak bu Cumhuriyetin temeline dinamit koymaya çalışanlar,  attıkları adımın kimlere hizmet ettiğini, emperyalizmin ayak oyunlarının ülkeleri ne hale getirdiğini görmelidirler.

Onuncu yıl Marşında ki ‘İmtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz’ sözleri yok edilmeye çalışılsa da Atatürk’ün bu sözlere verdiği onay onun yeni kurduğu ülke insanlarına hangi gözle baktığının bir kanıtıdır. Önemli olan da bu sözcüğü lafta bırakmamak için çaba göstermektir.

Her ne kadar birileri Atatürkçüyüm diye böbürlenerek insanları ‘göbeğini kaşıyan ile benim oyum bir değil’ diyerek aşağılasa da.

 

Bu nedenlerle, Atatürk'ü sevmek, Türkiye'nin tarihindeki önemli dönemeçleri anlamak ve ülkenin modernleşmesine katkı sağlayan bir liderin mirasına saygı göstermek anlamına gelir.

Yani Kırık dökük bir ‘Bandırma Vapuru’ hikayesi, ‘Geldikleri gibi giderler’ sözcüklerini yinelemek değildir Atatürk’ü sevmek.

Tıpkı onun söylediği gibi "Benim nâçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır."

Naçiz vücudu toprak olmuştur ama onu sevmek bu Cumhuriyeti ilelebet başı dik omuzları yüksek, zihinleri teknoloji ve bağımsız Cumhuriyet yolunda çalışan insanlarla yürütebilmektir.

Laf cambazlığıyla değil.

Atatürk’ün ve tüm silah arkadaşlarının, onun şahsında bu ülke için canını veren tüm şehitlerimizin, gazilerimizin ruhları şad olsun.

Saygıyla eğiliyorum.

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.