‘Bayram değil seyran değil enişte baldızı niye öptü’ diye bir söz var, hepimiz biliriz.
Birçok yerde anlaşılması zor, beklenmedik bir hareket, tavır veya söylem için kullanılır.
Geçenlerde Sayın Kılıçdaroğlu’nun MHP liderini hedef alan sözleri tam bu kıvamdaydı.
'Bu ülkenin kurtuluşu bir an önce seçime gitmektir. Bunu Sayın Bahçeli'ye söylüyorum. Eğer sen bu ülkeyi seviyorsan, bu ülkenin bekasını düşünüyorsan Türkiye'yi seçime götür'.
İktidar ortağı, Cumhur İttifakı kurucusu Sayın Bahçeli’ye söylenebilecek en kötü söz buydu bence.
Sanırım Sayın Kılıçdaroğlu pek düşünmeden söyledi ya da konuşmanın hızıyla o sözlerin nereye dek uzanabileceğini düşünemedi.
Yanıt fazla gecikmedi.
“Ülkemi ve milletimi canımdan aziz biliyor, her şeyden çok seviyorum. Bunu senin teyit ve tayin etmen ne haddindir, ne hakkındır. Ancak senden ve zihniyetinden hiç mi hiç hazmetmiyorum. Seçime gidip ne yapacaksın, nereye ulaşacaksın, sana kimler ne söyledi? Neyi vaat ettiler?”.
Pek yenilir yutulur bir yanıt değildi bu ama ağzımızdan çıkan sözlerin nereye dek uzanacağı özellikle topluma yön veren bir kişi veya kişiler için ne denli önemli olduğu bilinmeli.
Bu ortamda seçime gitmek bir iktidar partisi ve ortağı için hiç olmayacak, hayal bile edilemeyecek bir olay ama Sayın Bahçeli ‘senden ve zihniyetinden hiç mi hiç hazmetmiyorum’ dediği Kılıçdaroğlu’na benzer düşüncesi olsa bile iktidar ortağını özellikle bu şartlarda asla bırakmaz; aksine Cumhur İttifakını korumak için her şeyi yapar.
Kaldı ki seçim tarihi konusunda birçok kez Sayın Cumhurbaşkanı gibi 2023 yılını zikretmiştir. Üstelik son meclis toplantısında Cumhur İttifakı adayının Sayın Erdoğan olduğunu da yinelemiştir.
Bu da demektir ki Cumhur İttifakı bugün seçim olsa bile her anlamda hazırdır, ama seçime giderek ülkeyi içinden çıkılamaz zorluklara sürükleyecek bir harekete de onay vermez.
Peki ya düne değin seçimden söz etmeyen Kılıçdaroğlu ne oldu da birdenbire seçim demeye başladı?
Ne diyordu Bahçeli: ‘Kimler ne söyledi, neyi vaat ettiler?’
Elbet çok fazla iddialı bir söz, ama böyle bir laf söyleniyorsa dayanakları olmalı, kanıtlanması gerekir.
Kanıtları Devlet beye bırakıp biz bildiklerimize bakalım.
Kılıçdaroğlu; AK Parti’den kopup partileşen grupları kendine çekmek istiyor olabilir, HDP’nin durumu olası bir seçimde İYİ Parti ile arasına kara kedi girmesine neden olabilir, Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül’ün partiden uzaklaşıp üçüncü bir ittifak kurma olasılıkları.
Tabii bunlar olasılıklar ama daha da önemlisi; bugünlerde TBMM’ye gelecek olan Seçim Yasasındaki değişimler önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek büyük ihtimalle.
Bu da demektir ki 2022 yılında dahi seçim yapılması zor. Tabii ki tüm partiler bir olup da Anayasa’nın 67. Madde ek fıkrasını değiştirirlerse o başka.
“Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” (Ek fıkra: 3/10/2001-4709/24 md.)
Hadi her şeyi bir kenara bırakalım.
Cumhurbaşkanı adayı bir parmak şaklatmasıyla belirlenemeyeceğine göre.
Daha aday belirlenemeden seçime nasıl gidilir?
Ne zaman belirlenecek, ne zaman halka benimsetilecek?
Hele hele en az altı partinin bir araya geldiği yapıda!
Tüm partiler için birçok zorluğun olduğu bu şartlarda, Kılıçdaroğlu’nun erken seçim çağrısı eniştenin baldızını öpme işine benzemiyor mu?
Yoksa dedikodular doğru mu; Kılıçdaroğlu’nun adayı A .Gül, olmazsa Babacan mı?
O nedenle mi Babacan ve Davutoğlu Kürt vatandaşlarımıza, özellikle HDP’ye yaklaşıyor!
Ya siz CHP’ye yıllarını, gönlünü vermiş vatandaşlar.
Siz ne düşünüyorsunuz?