casino siteleri slot siteleri
bahis siteleri canlı bahis siteleri
Ahmet Özsoy
Köşe Yazarı
Ahmet Özsoy
 

Zamlar ve seçim

Birkaç haftadır çalışanları özellikle emeklileri hop oturup hop kaldıran günler yaşadık. Çalışan kesimden özellikle memurlar yüzde 49 zam oranıyla en azından beklentilere yakın bir gelir elde etti ama toplumun geniş bir kesimini kapsayan İşçi, Bağ-Kur ve Tarım emeklileri yüzde 37 lik zam oranıyla büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle yüzde beşlik artı bir zam verildiyse de emekliler arasındaki bu farklı zam oranları anlaşılacak gibi değil. Evet, enflasyon düşmeli de bu düşüş emeklinin üç kuruş maaşı üzerinden mi olacak? Yaşlıya, emekliye hürmet, sevgi-minnet nerde kaldı? Zaten oldum olası emekliler arasındaki ayrımları da anlayamadım. Ayırım devam edecekse SGK diye bir yapılanmaya ne gerek vardı ki? Hele hele yüzdeliklerle yapılan zam oranları ile taban ile tavan arasındaki uçurumun gittikçe açılmasını hiç anlamıyorum.   Yılsonuna yaklaşırken market raflarında çok hızlı bir etiket değişim trafiği başladı. Çok ilginçtir ki aynı ürün bir gün küçük bir indirimle tüketiciye sunulurken bir gün sonra yüzde ellilere varan oranlarda raflarda hiç yer değiştirmeden zamlanıverdi. Ne oldu da fiyatlar birdenbire uçuverdi? Önceleri mazot, iklim, taşımacılık bahaneleri ileri sürülürken yılbaşı öncesi yapılan zamlarda memur ve işçi maaş zamları, asgari ücretin yükselmesi bahanesi ileri sürüldü. (Ne demek oluyorsa) Yani zam elimize geçmeden zamlı ürünleri satın almaya başladık. Özellikle temel tüketim ürünlerine şu bir iki yıl içerisinde yapılan zamlara bakarsak en az beş katı yükseldiğini görebiliriz. Yani maaşlar iki yılda yüzde yüz, yüz elli artsa bile cebimizden çıkan normalin beş katı. Maliyet artışı elbette var. Ama yapılan zamlar maliyet hesaplarının kat kat üzerinde. Yani aracıların, komisyoncuların, marketlerin cebinde. Bu koşullarda seçimlere hızla gidiyoruz. İktidar partisini bu durumun etkilemeyeceğini söylemek herhalde büyük saflık olur. Her ne kadar Reis etkisi birçok şeyin önünü alsa da 31 Marta değin yapılacaklar, atılacak adımlar çok önemli en azından bir kısım emekli için. İktidar cenahı hizmet siyaseti üzerine yoğunlaşacak ama çarşı-pazar ekonomisi de muhalefetin ön planda tutacağı konuların başında gelmesi muhtemel. Kim hangi konuda ne kadar iddialı ve ikna edici olacak? Göreceğiz.   31 Marta yaklaştıkça söylemlerin, ayırımcılığın da keskinleşeceği açıkça belli olmaya başladı. Siyasetçilerin dolaylı ayırımcılık ya da karşı tarafı aşağılamalarını sık sık görüyoruz da değer verdiğimiz bir sanatçının da bu ayırımcılığın ateşini körüklemesine anlam veremiyorum. Sevgili Zülfü Livaneli gibi Sol Sosyalist düşünceye şarkılarıyla öncülük yapan bir sanatçının bundan 115 yıl önceki bir olayla, 31 Mart darbesi ile 31 Mart yerel seçimlerini birleştirerek insanlar arasına ayırımcılık çağrışımlarına neden olacak konuşmasını yadırgadım. “31 Mart seçimlerini ya gerici ordular, avcı taburları ya da Hareket Ordusu kazanacak. (Sayın Livaneli bu sözü söyledikten sonra İmamoğlu’nun elini havaya kaldırıp şöyle devam etmiş) Hareket Ordusu’nun kazanacağına ben çok inanıyorum.” Livaneli gibi bir sanatçıdan hiç beklemediğim bir konuşma. Elbette herkesin taraftarı olduğu bir düşünce, anlayış, destekleyeceği kişi veya partiler olabilir. Ama bir sanatçı söylediklerinin kimleri nasıl ve hangi anlamda etkileyeceğini düşünmek zorunda değil mi? Hele hele toplumculuktan, eşitlikten, demokrasiden söz ediyorsak.   AK Parti nihayet İzmir adayını belirledi. CHP adayı için görülen o ki en azından ay sonuna dek bekleyeceğiz. Sayın Hamza Dağ hangi gerekçelerle aday olarak ilan edildi bilemiyorum ama Hamza Dağ iyi bir partilidir, partide etkin bir isimdir (Kaldı ki Genel Başkan Yardımcısı olması dahi bunun kanıtı) doğrudur fakat İzmirlinin tercih edeceği bir isim mi? Hamza Bey’in İzmir’e geldiğinde söylediği şu sözler çok önemli: “Bu kardeşiniz ailesine hangi gözle bakıyorsa İzmir’e de o gözle bakıyor… İzmir benim kıymetlimdir… Bir yanı eksik kalsa üzülürüm dertlenirim” İYİ parti adayını zaten biliyoruz. İl Başkanı değişimi sonrası nasıl bir çalışma yöntemi benimsenecek merak ediyorum. Umarım Sayın Özlale yine kendi arabasıyla tek başına ya da yanında bir iki isimle gezilere devam etmez. Görünen o ki bu seçimde en büyük rekabet ilçelerde olacak.
Ekleme Tarihi: 23 Ocak 2024 - Salı

Zamlar ve seçim

Birkaç haftadır çalışanları özellikle emeklileri hop oturup hop kaldıran günler yaşadık. Çalışan kesimden özellikle memurlar yüzde 49 zam oranıyla en azından beklentilere yakın bir gelir elde etti ama toplumun geniş bir kesimini kapsayan İşçi, Bağ-Kur ve Tarım emeklileri yüzde 37 lik zam oranıyla büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle yüzde beşlik artı bir zam verildiyse de emekliler arasındaki bu farklı zam oranları anlaşılacak gibi değil.

Evet, enflasyon düşmeli de bu düşüş emeklinin üç kuruş maaşı üzerinden mi olacak?

Yaşlıya, emekliye hürmet, sevgi-minnet nerde kaldı?

Zaten oldum olası emekliler arasındaki ayrımları da anlayamadım.

Ayırım devam edecekse SGK diye bir yapılanmaya ne gerek vardı ki?

Hele hele yüzdeliklerle yapılan zam oranları ile taban ile tavan arasındaki uçurumun gittikçe açılmasını hiç anlamıyorum.

 

Yılsonuna yaklaşırken market raflarında çok hızlı bir etiket değişim trafiği başladı. Çok ilginçtir ki aynı ürün bir gün küçük bir indirimle tüketiciye sunulurken bir gün sonra yüzde ellilere varan oranlarda raflarda hiç yer değiştirmeden zamlanıverdi.

Ne oldu da fiyatlar birdenbire uçuverdi?

Önceleri mazot, iklim, taşımacılık bahaneleri ileri sürülürken yılbaşı öncesi yapılan zamlarda memur ve işçi maaş zamları, asgari ücretin yükselmesi bahanesi ileri sürüldü. (Ne demek oluyorsa) Yani zam elimize geçmeden zamlı ürünleri satın almaya başladık. Özellikle temel tüketim ürünlerine şu bir iki yıl içerisinde yapılan zamlara bakarsak en az beş katı yükseldiğini görebiliriz. Yani maaşlar iki yılda yüzde yüz, yüz elli artsa bile cebimizden çıkan normalin beş katı.

Maliyet artışı elbette var.

Ama yapılan zamlar maliyet hesaplarının kat kat üzerinde.

Yani aracıların, komisyoncuların, marketlerin cebinde.

Bu koşullarda seçimlere hızla gidiyoruz.

İktidar partisini bu durumun etkilemeyeceğini söylemek herhalde büyük saflık olur.

Her ne kadar Reis etkisi birçok şeyin önünü alsa da 31 Marta değin yapılacaklar, atılacak adımlar çok önemli en azından bir kısım emekli için.

İktidar cenahı hizmet siyaseti üzerine yoğunlaşacak ama çarşı-pazar ekonomisi de muhalefetin ön planda tutacağı konuların başında gelmesi muhtemel.

Kim hangi konuda ne kadar iddialı ve ikna edici olacak?

Göreceğiz.

 

31 Marta yaklaştıkça söylemlerin, ayırımcılığın da keskinleşeceği açıkça belli olmaya başladı.

Siyasetçilerin dolaylı ayırımcılık ya da karşı tarafı aşağılamalarını sık sık görüyoruz da değer verdiğimiz bir sanatçının da bu ayırımcılığın ateşini körüklemesine anlam veremiyorum.

Sevgili Zülfü Livaneli gibi Sol Sosyalist düşünceye şarkılarıyla öncülük yapan bir sanatçının bundan 115 yıl önceki bir olayla, 31 Mart darbesi ile 31 Mart yerel seçimlerini birleştirerek insanlar arasına ayırımcılık çağrışımlarına neden olacak konuşmasını yadırgadım.

“31 Mart seçimlerini ya gerici ordular, avcı taburları ya da Hareket Ordusu kazanacak. (Sayın Livaneli bu sözü söyledikten sonra İmamoğlu’nun elini havaya kaldırıp şöyle devam etmiş) Hareket Ordusu’nun kazanacağına ben çok inanıyorum.”

Livaneli gibi bir sanatçıdan hiç beklemediğim bir konuşma.

Elbette herkesin taraftarı olduğu bir düşünce, anlayış, destekleyeceği kişi veya partiler olabilir. Ama bir sanatçı söylediklerinin kimleri nasıl ve hangi anlamda etkileyeceğini düşünmek zorunda değil mi?

Hele hele toplumculuktan, eşitlikten, demokrasiden söz ediyorsak.

 

AK Parti nihayet İzmir adayını belirledi. CHP adayı için görülen o ki en azından ay sonuna dek bekleyeceğiz.

Sayın Hamza Dağ hangi gerekçelerle aday olarak ilan edildi bilemiyorum ama Hamza Dağ iyi bir partilidir, partide etkin bir isimdir (Kaldı ki Genel Başkan Yardımcısı olması dahi bunun kanıtı) doğrudur fakat İzmirlinin tercih edeceği bir isim mi?

Hamza Bey’in İzmir’e geldiğinde söylediği şu sözler çok önemli: “Bu kardeşiniz ailesine hangi gözle bakıyorsa İzmir’e de o gözle bakıyor… İzmir benim kıymetlimdir… Bir yanı eksik kalsa üzülürüm dertlenirim”

İYİ parti adayını zaten biliyoruz. İl Başkanı değişimi sonrası nasıl bir çalışma yöntemi benimsenecek merak ediyorum. Umarım Sayın Özlale yine kendi arabasıyla tek başına ya da yanında bir iki isimle gezilere devam etmez.

Görünen o ki bu seçimde en büyük rekabet ilçelerde olacak.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.