"Yolculuklar sonunda, aşıklar buluşur" der SHAKESPEARE.
Aşk ilginç, harika bir duygu ve iki kişi arasında eşitlenmeyen tek şey.
Hani bazen birileri bize hiç yabancı gelmez, "sizi nereden tanıyorum" insanlarıdır onlar.
İlk merhabadan sonra "Sanki sizi uzun zamandır tanıyormuş gibiyim" hissini yaratan kişilerdir onları hiç tanımasak da.
Çünkü bazen hayat bize tam da tanımak istediğimiz insanı bir tepsi içinde ummadığımız anda sunuverir.
Keşfetmeyi beklediğimiz o kişiyi, beklediğimizi bile bilmediğimiz öbür yarımızı.
Seni anlayan, anlatan, tamamlayan birini bulmak inanılmaz bir şey ve senin de onu anlaman, onunla tamamlanman.
Sanki yüzün yokmuş önceden.
Gözlerin, kolların, bedenin yokmuş.
Sonra tek tek hepsini bulmuş, eksik parçaların bir araya gelmiş, bütünlenmiş gibi sonunda.
Sakatlıktan, eksiklikten kurtulmuş, tam olmuş gibi hisseder yarımını bulunca insan.
O kişi,
Sana bakıp, tek kelime etmeden, gözleriyle her şeyi anlatacak biri.
Üstelik onunla her şey sadece aşk da değildir.
Dostluktur.
Güvendir.
Yol arkadaşlığıdır.
Birbirine şımarmadan, yargılamadan aynı yöne birlikte bakmaktır.
Aşk bize yaşadığımızı hissettirir.
Ayaklarımız yerden kesilir.
Bazen bir dakika, bazen bir saat, bazen yıllar sürer.
Yine de değeri azalmaz, her koşulda güzel anılar kalır.
Gerçek aşkı bulmak için ne bedel öderdiniz?
Neredeyse her şeyinizi verirsiniz değil mi?
Aşkı bulmak, pizza ısmarlamak gibi garantili bir şey değildir.
Aşk öngörülemez.
Para ile satın alınamaz. En güzel aşk hiç beklemediğimiz anda gelendir.
Tasavvuf ehli olanlar derki;
"Önce bir kula aşık ol.
Acısını çek.
Özlemini yaşa.
Ayrılığı bil ki, AŞK'ın ne olduğunu öğren.
Sevdiğinden ayrı düşmenin yangınını öğren.
Sonra büyük ilahi aşka talip ol"
Bilim ve sanata olan yatkınlığımız, inancımız, bizi sonsuz sevgiye ( İLAHİ AŞK'a) yaklaştıran tek araçtır.
Bizleri Allah'ın kulu olmaya layık kılacak tek gerçek araç inanç, ilim ve sanattır.
Rabbim, her iki yolculukta da bizleri ulaştıranlardan eylesin.
Serpil Güleçyüz