GAZİANTEP-İSKENDERUN-ADANA GEZİSİNİN ARDINDAN
(06-13 NİSAN 2025)
İnsanın sevdikleri ile ve bir grup halinde seyahat ederek tatil yapması gerçekten insanı dinlendiriyor. Biz de bunlardan birisini eşlerimiz ve sınıf arkadaşlarımız ile birlikte gerçekleştirdik. Gezi ile ilgili anılarımızı sizlere aktarırken bile hala yeni yer, diyar ve memleketler gezip, gördüğümü hissediyorum. İnşallah sağlık içerisinde daha nice geziler yapmak nasip ve kısmet olur.
Yolculuğumuz İzmir’den başladı, öğleyin Afyon’da verdiğimiz yemek molasını müteakip otobüsümüz Konya’ya doğru yoluna devam etti ve Konya’da bir gece konakladık. Grubumuz ile Hz. Mevlana’nın türbesinin de bulunduğu Konya’yı iki yıl önce ziyaret ettiğimiz için hemen ertesi gün sabah Adana üzerinden Gaziantep’e doğru yola çıkarken “Arkadaşımız Oğuz Kocausta” üç adet yolluk poşeti ile bizi uğurlamaya geldi. Biz de kendisine devremizin logosunu taşıyan bir kalem armağan ettik. Adana’da öğle yemeği için mola verdik. Saat 16.30’da Gaziantep’e ulaştık. “Ayıntap’a 8 Şubat 1921’de TBMM tarafından Gaziantep adı verilmiştir.” Aynı gün Panorama Müzesini ve birkaç yeri gezdik.
Ertesi gün yine Gaziantep’in gezilecek yerlerini görüp, alışveriş falan yaptık, iki gün konakladıktan sonra Osmaniye yolu ile İskenderun’a vasıl olduk. Burada da İki gece konaklayıp ziyaret ve gezimizi yaparak, dönüş yolumuzun üzerindeki Adana’ya tekrar geldik. 3-13 NİSAN tarihlerinde yapılan Adana Portakal Çiçeği festivali dolayısı ile çok güzel etkinliklerin yaşandığı bu güzel şehrimizde adeta baharı yaşadık. Adana’da iki gece konaklayıp gezdikten sonra Konya - Afyon - İzmir yolu ile döndük.
Neler gördük ve nereleri gezdik, ilgimizi çekenler, görülmeye değer ve mutlaka görün dediğimiz yer ve diyarlardan bahsedecek olursak, sizlere gezi sonuç raporumuzu aktarmış oluruz. Gaziantep’e varır varmaz Gaziantep Panorama Müzesini ziyaret ettik, burada bizi Mimarlar Odası ve Tarih Kurulu Başkanı Sn. Sıtkı Serveroğlu karşıladı. Kendi emekleri ile kurulan ve Gaziantep Kurtuluş savaşının tasvirleri ile dolu müzeyi gezdirdi. Gaziantep’in Kurtuluş kahramanı ve simgesi Şahin Bey hakkında bilgiler verdi. Şahin Bey Büyükşehir Belediyesine de adını vermiş bir kahramandır. Bilgi, ilgi ve dolgun davudi sesi ile bizi bilgilendiren Serveroğlu’na teşekkür ettik ve devremizin logosunu taşıyan bir kalem armağan ettik. Müze şeref defteri Muzaffer Şen Paşamız tarafından yazılıp imzalandı.
Diğer üç Müze; Zeugma, Oyuncak ve Atatürk Müzelerinin gezilmesini ertesi güne bırakarak, akşam yemeği için kebapçı aradık. Depremde büyük hasar alan Antep Kalesi’nin eteğindeki meşhur bir kebapçıya uğradık. Kebapçı çalışanları ile birlikte adeta sandalyeye ters oturmuş vaziyette bize; biz kapalıyız ve hizmet vermiyoruz dedi. Dokuz günlük bayram tatilinde müşteriye ve paraya doyduk ve çok para kazandık dedi. Grubumuzun 45-50 kişi olduğunu belirtmemize rağmen kıpırdayıp yerinden bile kalkmadan… Bende çok para var, ihtiyacım yok çalışmıyorum dedi. Başka sizin gibi kebapçı var mı diye sorduk, kendiniz sorun ve bulun cevabını aldık… Biz de internette adı geçen güya en meşhur kebapçıya gittik, burada yediğimiz kebap, tatlı ve yemeklerle verilen hizmeti beğenmedik. Çalışanların müşteriye saygısı da yoktu. Tecrübemize göre 3. sınıf esnaf lokantasından da kötü durumda idi.
Ertesi gün Zeugma antik müzesini rehberimiz eşliğinde gezdik ve gördük. İlgi ile döneminin harika eserlerini gördük ve fotoğrafladık. Hamam müzesini Antep’in Hamamları türküsü eşliğinde ziyaret ettik. Hollanda’da çalışırken şahsi gayreti ile oluşturduğu “madeni ve kâğıt paralardan oluşan” Para Müzesini Antep’e getiren gurbetçinin eserlerini gördük ve hikâyesini dinledik. Atatürk Heykel Müzesi ve Oyuncak Müzesini de ziyaret ettik, Atatürk Müzesinde Atatürk’ün Gaziantep’in hemşerisi olarak Nüfusa kayıtlı olduğunu gösteren Nüfus cüzdanını gördük. Akşam Gaziantep Orduevinde yediğimiz yemeği anlata anlata bitiremem, tadı damağımızda kalan bir yemek idi. Lokanta kısım amirine ve hizmetlilerin hepsine teşekkür ettik, Başkanımız da Kısım amirine bir kalem armağan etti.
Ertesi gün Osmaniye üzerinden İskenderun’a giderken mola verdiğimiz bir yerde, otobüsümüzün önüne geçerek, kendisinin Sağlık Bakanlığı Müfettişi olduğunu beyan edip, bir ekip halinde aracımızın kapısına dayanan bir zat; Osmaniye’de karantina tedbirleri uygulanıyor, arkadaşlarımız kare kod ve açık muayene usulü ile aşılarınızı kontrol etmeden sizi şehrimize alamayız dedi. Şaşkın bakışlar ile aman aman girmeden geçip gidelim diyenlerin feryadı etrafı inletiyordu… taki bunu söyleyenin emekli sınıf arkadaşımız (Adanalı Tayfur lakaplı) Servet Çelik olduğu sürprizini öğreninceye kadar inandık.
Servet arkadaşımız Osmaniye’de ikamet eden, tarım ve ziraatla uğraşan, özellikle yer fıstığı üreten ve pazarlayan babayiğit ve gönlü bol bir kişidir. Burada tüm arkadaşlarımıza yetecek kadar soyulmuş yer fıstığı ve her birimize ikişer adet kırmızı gonca gül armağan etti. Biraz sonra Şehitlikteki anma töreninde; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtında birinci dalgada karaya çıkan 50. Alay Komutanımız Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu adına yapılan ve kışla içerisinde yer alan anıtın önünde saygı duruşu ve İstiklal marşımızın okunmasının ardından konuşmalar yapıldı ve anıta gonca güllerimizi koyduk.
39. A.Komutanımız, İzmir Grubu Başkanımız Feryal Türköz ile sınıf arkadaşımız Kıbrıs Gazisi Emekli Jandarma Komondo Bnb. Halis Deveci ve Şehidimizin oğlu devre arkadaşımız Kürşat Karoğlanoğlu’nun konuşmalarını müteakip kışla şeref defterini de imzalayarak, yapılan ikramları aldıktan sonra yola koyulduk. Aynı yerde kışla Komutanı tarafından yapılan bir jest ile Servet Çelik arkadaşımızın doğum gününü pasta keserek kutladık. Bu sürpriz ve tören gezimizin en unutulmaz anılarından birisi oldu.
İskenderun’a vardığımızda Deniz Müzesini, Arsuz Sahillerini, Gülcihan özel eğitim merkezini gezdik. Yöresel ürünlerin sergilenip satıldığı kadın Kooperatifini de gezdik, dünyanın ilk Katolik kilisesi olan Saint Pierre Kilise ve müzesini gezdik ve gördük. Malumunuz Hıristiyanlık Kudüs’te doğmuş Antakya’da son şeklini almıştır. Bu sebeple Antakya’ya Habib-i Neccar derler. (Arapçada ve Kuran’da sevilen, dost, yaren ve halkını hakka davet eden demektir.) Hz. İsa’nın 12 Havarisi MS: 37’de Antakya’ya gelmiştir. Harbiye şelaleleri ve mesire yerini, 40 dükkândan oluşan sanat ve kültür merkezini, dört ay önce açılan Mini Gastronomi çarşısını gezerek (künefe, kebap, sini kebabı… vb ) yemeklerini tattık. Ertesi gün rehberimiz Bilge Gülgeç ile birlikte Belen Şehitliğini, Antakya, Hatay ve Kırıkhan’ı gezdik. Hatay Mustafa Kemal Atatürk’ün bu benim meselemdir diye ve varlığı ile ana vatanımıza kattığı 67. İlimizdir. Hatay 29 Haziran 1939’da TBMM kararı ile anavatan’a katılmıştır.
İskenderun’dan ayrılırken Payas yolu üzerindeki 1574 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilen ve son depremde bile hasar almayan 2500 kişiye dört ay konaklama ve iaşe imkânı sağlayan Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi ile bitişiğindeki tarihi kaleyi külliye Müdürü Altan Bey’in anlatımı ile gezdik ve gördük. Aynı yerdeki 1358 yaşındaki zeytin ağacının altında fotoğraflar çektirerek Payas’tan ayrıldık. Dörtyol ilçesini panoramik bir gezi ve görüntü ile araç içerisinden görüp izledik.
Adana’da bizi sınıf arkadaşımız Daniş Hoşbay oğlu ile birlikte karşıladı ve bize rehberlik yaparak gezdirdi ve tanıttı. “Biyolojik çeşitlilik müzesi, dondurulmuş hayvan ve bitki kökleri müzesi görüldü, Çatalan köprüsünden geçilerek Seyhan nehrinin karşı yakası da görüldü”15 Temmuz köprüsünden dönülerek merkez ilçe Seyhan’a varıldı, Sinema ve Atatürk müzeleri gezildi, MS:387 yılında yapılan ve hala kullanılan Taş Köprü ile Adana Sabancı Merkez Camii dışarıdan yüzeysel olarak görüldü.
Ertesi gün sabahleyin Sabancı Merkez Camii ve köprü bizzat gezilerek görüldü ve dualar edildi. Müteakiben; Kent Müzesi, Sanayi Müzesi, Tarım Müzesi ve Edebiyat Müzesi gezildi. Atatürk Parkındaki 1937 tarihinde yapılan Atatürk heykelinin önünde fotoğraflar çektirildi. Grubumuzca akşam topluca yemek yenildi. Yemeğe Adana ve Mersin’de ikamet eden Daniş Hoşbay ve Tacettin Baykal arkadaşlarımız eşleri ile birlikte icabet ettiler, günün anısı olarak kendilerine devre logolu kalem armağan edildi. Yine bu toplu yemek de/final gecemizde “1970 Kara Harp Okulu Mezunu sınıf arkadaşlarımızın Geçmişine Yolculuk anılarını anlatan” arkadaşımız Muharrem Kaynak’ın bizleri güldüren sohbeti ve şiirleri ile Başkanımız Feryal Türköz’ün Geçti Bor’un Pazarı Sür Eşeği Niğde’ye şiiri, Ersan Alhan ve Hakkı Bulunmaz ile Mehmet Gökmen’in askeri öğrencilik ve kıta hayatı ile ilgili anılarını anlatması ile hoşça vakit geçirildi. Yemek esnasında 22 arkadaşımızdan eşlerinin adı Sema olan dört Hanımefendinin aramızda olduğu belirtilerek içlerinden birisine sembolik bir hediye takdim edildi.
GEZİ GÖZLEM ve SONUÇLARI: Gezinin zamanlaması iyi yapılmıştı ve hiç yağmura yakalanmadan gezimizi tamamladık. Mevsim itibarı ile ilkbaharın yeşilliğini, doğanın canlılığını seyrederek gündüz gözü ile yaptığımız bu 8 günlük yurt gezisinden büyük bir zevk aldık. Güzel yurdumuzun verimli ova, yayla, mera ve tarlaları ile bağ ve bahçelerini doğal güzellikleri ile görmek ruhumuzu dinlendirdi.
Zamanımızın kısıtlı olması sebebi ile Şanlı Urfa ve Mardin’e gidip oraları göremedik. Gaziantep ilimize 174 Km. mesafede olan ve tarihimizi 12.000 yıl öncesine götüren Göbekli Tepe’yi de göremedik. (Göbekli Tepe Şanlı Urfa merkezinden 20 Km. daha uzakta ve Örencik köyündedir.) Sizlere vaktiniz olursa bölgeye gitmiş iken Şanlı Urfa , Mardin ve Göbekli Tepeyi’de görmenizi öneririz.
İki yıl önce bölgemizde yaşanan depremin ağır hasarları hala gözle görünür halde duruyor. Hatay ilimizin merkez ve ilçelerindeki tahribat yürek sızlatan şekli ile ortada duruyor. İstanbul, Ankara, Eskişehir, Kütahya ve Erzurum Belediyeleri’nin gözle görülen yardımları ile kurulan konteyner kentler ve bu kentlerdeki yaşam alanları hala değerini korumaktadır. Sorumuz şudur? Devlet eli ile veya ferdi olarak konutlar inşa edildiğinde bu konteynerler, sahibi olan belediyelerce geriye alınacak mıdır? Yoksa herkesin bağ veya bahçesinde yazlık konut olarak mı kullanılacaktır?
Suriye’nin komşusu olan bu sınır kentlerimizde Suriyeli sığınmacıları pek göremedik. Yöre halkına sorunca, Suriyelilerin daha ziyade yurdumuzun iç kesimleri ile İstanbul, İzmir…vb. büyük şehirlere gidip yerleştikleri ve iş bulup çalıştıklarını/hatta iş kurduklarını öğrendik. Bölgenin her yerinde konut inşaatları var ve hızla devam ediyor. Her yerde iş makineleri, hafriyat taşıyan kamyonlar, beton taşıyan mikserler var. Bu yüzden trafik çok yoğun, araçlar çok yavaş ilerliyor.
Bu bölgemizin yöresel ve gastronomi kültürü çok özel ve nev-i şahsına münhasırdır. Bu kültüre has çok güzel ve orijinal yemekleri isimleri ile şöyle bir sıralayalım; Antep fıstığı ve Baklavası, menengiç kahvesi, beyran, yuvalama, nohutlu dürüm, Alinazik, malhıtalı aşı, maş, lebeniye, katmer, küşleme, tennuri çorbası, kehe aşı, siveydiz, kahke, assur, humus, zahter salatası, künefe, kömbe, yumurta öccesi, şıhılmahşi, çi ve içli köfte, lepeç, keşiş pilavı, Adana kebabı ve acılı lahmacun, şalgam suyu…
Geziyi düzenleyen ve en ince ayrıntısına kadar faaliyetleri planlayan Başkanımız Feryal Türköz’e ve katılımları ile grubumuzu şenlendiren ve şereflendiren tüm arkadaşlarımız ile muhterem eşlerine teşekkür ediyoruz.
Sağlık içerisinde nice güzel gezi ve etkinliklerde bir ve beraber olmak üzere hoşça kalın.
Muharrem KAYNAK
17 NİSAN 2025