Son zamanlarda halkımızın ve memleketimizin durumu nasıl bir manzara arz ediyor, bu durumu nasıl özetleyebilirim, nasıl anlatırım diye düşündüm ve konu üzerine epeyce yoğunlaştım. Gelin yazdıklarımı birlikte okuyalım, anlattıklarımda bazı eksiklikler varsa onları birlikte tamamlayalım.
Aynı vatan toprakları üzerinde yaşayan, aynı havayı teneffüs eden bir vatandaş olarak gördüklerimi, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi yazdım. Kaderde, kıvançta ve tasada bir olduğumuz için yazıyorum bunları, hep birlikte yazılanları okuyalım, okuduktan sonra aynen, çok doğru söylüyorsunuz, yalan değil ve bunlar maalesef var olan ve yaşadığımız olaylar, ancak millet olarak arzu etmediklerimizdir diyorsanız, olması gerekenleri hep birlikte niçin yapmıyoruz diye hem kendimize, hem de biri birimize soralım ve doğrusunu yapalım.
Türkiyemiz'de her şey güllük gülistanlık, her işimiz yolunda, vatandaşlarımız mutlu, mesut ve bahtiyar ve yarınlarından emin, hiç bir konuda derdimiz yok diyemiyorum. Ama öyle davrananlar var, dertsiz ve problemsiz bir manzara varmış gibi bizi kandıranlar ve avutanlar da var. Paramızın değeri çok düşmüş, her şey hayat pahası, enflasyon yüzde yetmiş - seksenleri aşmış, çiftçi üretemiyor...samanı bile ithal ediyoruz.
Sanki vatandaşlarımızın cebi para dolu, aldığı maaş ve ücret yedi sülalesine yetecek, evine ekmek götürme derdi yok. Et, süt, balık ve tavuk yemekten bıkmış ve usanmış, sofrasından havyarı, sucuğu, tereyağı ve pastırmayı hiç eksik etmiyor, her gün bahçesinde mangal partileri düzenliyor. Vatandaşlarımızın bir eli yağda, bir eli balda, yurt içinde ve yurtdışında her yere, istediği zaman seyahat edebiliyor. Ah keşke böyle olsa diye dualar ediyoruz.
TV'lerde her gün ağzımızın suyunun aktığı saray mutfaklarındaki yemeklerin tarifi yapılıyor, hatta bu konuda büyük şeflerin boy gösterdiği ve kırk çeşit yemeğin tadına baktıkları yarışma programları düzenleniyor. Vatandaşlarımız da aynen uygulayıp, kendi evlerinde aynı gün, aynı yemekleri yapıyorlar, programa yetişemeyenler de ertesi gün hemen yemek malzemelerini temin ve tedarik ederek tarif edilen yemekleri yapıp yiyebiliyorlar. Dahası var, bütün vatandaşlarımız eğer arzu ederlerse, her yıl tatillerini yurt dışında geçirebiliyor. Yurt dışında nerelere gidebilecekleri konusunda TV'lerde gerekli bilgiler devamlı tekrar edilmektedir. Ah, keşke öyle olsa.
Her gün TV'lerde, vatan, millet, bayrak ve sancak sevgisi, sevgi - saygı ve yardımlaşma, iyi insanlık programları yapılıyor, televizyon kanallarımızda, Atatürkçü ve çağdaş yayınlar izliyoruz, öyle batıla ve hurafeye dayanan halkımızı uyutma programları kesinlikle yoktur. Çağdaş, ilim, bilim ve fenne dayanan programlar ile bilim ve teknik alandaki gelişmelerden istifadeyi öngören programlar izliyoruz. Zaten halkımız da modern görüşü tam manası ile benimsemiş durumdadır. (!)
TV sahipleri ve medya patronları, program yapımcıları ve sunucular ile sözcüler modern görüşü ve çağdaşlığı içine sindirmiş ehil ve uzman kişilerdir, kesinlikle particilik ve siyaset yapmazlar ve siyasi eğilimlerini belli etmezler, tamamen tarafsızdırlar.O' şöyle dedi, bu böyle dedi, birbirini çekememezlik falan yoktur, yok o sizden, yok bunlar bizden diye ayrım yapılmaz.Yandaş basın veya yandaş medya diye bir şey duyarsanız sakın inanmayın bütün TV kanalları aynı fikrin ve düşüncenin yayınlandığı kanallardır.(!)
Emniyet, jandarma ve güvenlik güçlerimiz ile adalet teşkilatımızın güya yapamadığı işleri, yakalayamadığı failleri, aydınlatamadığı cinayetler dahil, tüm olayları üstlenen TV kanallarımız var, gerektiğinde hakim ve savcı yerine geçen, dedektif gibi, ahkam kesen program sunucuları ve anchorman ve anchorwoman larımız var.
Öyle profesörlerimiz ve profesörlerden bile çok bilenlerimiz var ki TV'lerde ahkam kesiyorlar ve her gün, her konuda bilgi sahibi kişilermiş gibi hatta bir uzman gibi konuşuyorlar, sanki parti sözcüsü mübarekler, isim vermem mümkün değildir, onları halkımız bilir, esasen onlarda kendilerini iyi bilirler.
Bazı TV kanallarının sahipleri, ülkemizin tüm problemleri halledildiği için ve milletimizin gerçekten hiç bir sorunu kalmadığından, yurt dışında survivor yarışmaları falan yapıyor, Türkiyemiz'de kazandıklarını oralarda milyon, milyar dolarlar sarf ederek harcıyorlar.
Bazı ses ve sahne sanatçılarımız var, tabi onlar bizim gönlümüzde...dirler, ama biz onların gönlünde olmadığımızdan, Türkiye'de kendi halkımızın içinden bir hanım veya bey ile evlenmiyorlar, yabancı ülkelerden hanım ve eş ithal ediyorlar, üç beş yıl sonra milyonlarca lira tazminat ödeyerek boşanıyorlar. Nedense Türk kızları ve Türk erkekleri onlara yeterli gelmiyor, onlarda ne arıyorlar ve ne buluyorlarsa...
İşte sizler gibi benim de son zamanlardaki dertlerim ve üzerinde düşündüğüm sorunların bazıları bunlardır. Bu işin içinden ve bu badireden milletçe nasıl çıkarız /çıkacağız bilemiyorum.Tek bildiğim Türkiye Cumhuriyeti; Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, Demokratik, Laik ve Sosyal bir Hukuk devletidir . Bu çok çok önemlidir, iyi ki yazılı bir anayasamız var, anayasamızın ilk üç maddesi değişmez değiştirilemez ve dördüncü maddesinde de yazıldığı gibi değiştirilmesi teklif edilemez.
Demek ki biz de; bu badireden, bu sorunlardan ve bu dertlerden, her Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk devleti gibi çıkacağız ve kurtulacağız, buna bütün kalbimle inanıyorum.
12 EYLÜL 2022
Muharrem KAYNAK