Adana Küçük Saat'te dolmuşçular, hafif çiseleyen yağmur altında küfürleşerek kavga ediyorlardı.
Yaya geçidinde esnafla ve yayalar neredeyse burunlarından soluyarak birbirlerine öfke ile bakıyorlardı.
Günlük haberlerde göz göze dahi gelmeye tahammül edemeyen insanların birbirini boğazlaması… Cinnet, cinayet, huzursuzluk diz boyu..
Bunlar gördüklerim. Bir de görmediklerim var elbette.
Mutluluk ile hayal kurup, düşmanlık ile boşananlar, kardeşler kardeşlerle, ortaklar birbiriyle, çalışanlar işverenleriyle, karı kocayla, komşu komşuyla...
Sayın sayabildiğiniz kadar. Birbirleri ile kavga eden, hoş görüsüz, bencil, kendinden başka dünyaların varlığını tanımayan insanlar topluluğu...
Ve sorun, hepsinin siyaseten bu ülkeyi kurtaracak fikirleri, her hastalığa sağlık çözümleri, her konuda engin fikirleri var…
Ancak pimi çekilmiş bomba gibi davranma sorunlarına bir çözümleri yok.
Varlık kaygısına düşen insanlar, birbirinin varlığına bile tahammül edemez duruma gelmişler. Varlıklarının o denli kaygılarına düşmüşler ki, kendilerinin varlık nedenleri ve değerlerini de unutmuşlar.
Peki nedir olanlar?
ÇÖPÇÜLER KRALI
Rahmeti bol olsun Kemal Sunal. Hakkın rahmetine kavuştuğunu düşünemiyorum, her gün televizyonlarda filmleri var.
İtiraf ediyorum; filmlerini en az otuz kez izlemiş olsam da yine ilk kez seyrediyormuşum gibi hoşuma gider. İşte o filmlerinden biri: Çöpçüler Kralı.
Kompleksli zabıta Müdürü (Şener Şen), aynı kıza (Ayşen Gruda) aşık olan çöpçüye (Kemal Sunal) eziyet etmek için emir veriyor: Kedileri topla!
Çöpçü, emir emirdir deyip kedileri toplayıp çuvala doldurmaya başlıyor.
Aynı çuvala doldurulmuş olan kediler, öfke ve korkularından birbirlerine saldırmaya başlıyorlar. Birbirlerini tırmalayıp, yaralıyorlar.
Oysa hepsi aynı kaderi paylaşıyor. Onları mağdur eden, çuvalın içindekiler değil, dışındakiler. Ama onlar çuvalın içine sıkışmış olduklarından, birbirlerine zarar veriyorlar.
Şimdi ülkemde ekonomik durumu yerinde olanların çoğunluğu geleceklerinden endişeli…
Varlığı olan varlığını kaybetme korkusu ile endişeli, Yoksul olan, geçinemediği için endişeli.
Hepimiz, aynı kaderi paylaşan insanlarız.
Birbirimizi tırmalamaya, yaralamaya hiç gerek yok.
Bizi aynı çuvala dolduran, ortaklaşa olarak etkisinde kaldığımız ekonomik sıkıntılardır.
Ve ben bu sıkıntıların geçici olduğuna inananlardanım. Öyle ya, koca hayatın geçici olduğunu filozof gibi söylüyoruz ama sıkıntının kalıcı olduğunu zannediyoruz. Çelişki değil mi?
Hep çözüm bekliyoruz, ama çözümün bir parçası olmak için bir gayret göstermiyoruz.
Şüphesiz ki, siyasal iktidarın hataları çok büyük…
Ama kardeşim, darılma köyde toprağını bırakıp gelen sensin… Mahalle bakkalı dururken, başka mahallelerin alışveriş merkezlerinde dolaşan sensin… Niğde patatesinin yüzüne bakmayıp, bilmem nerede üretilip kızartılmış patatesin peşinde koşan sensin. Yerli malları dururken adını bile okuyamadığın yabancı markaların peşine koşan sensin… Çareyi kendi yetenek ve çalışmanda aramayıp, ithal fikirlerin peşinden koşan sensin… daha çok karlı diye, marul tarlanı müteahhide veren sensin… Bu listeyi çoğaltabilirim.
Yani, yani güzel yurdumun güzel insanı, bindiği dalı kesen yine sensin.
Bence bizi aynı çuvala dolduran hatalarımızı anlayıp telafi yoluna gitmek kısmen de olsa çözüme katkıdır.
Öyle görülüyor…