Barış, hiç zafere analık etmemiştir; Zafer, savaşın onurlu çocuğudur.
Savaşı kutsal kılan iyi bir dava mıdır? Yoksa davayı mukaddes kılan iyi bir savaş mıdır?
Konuya Friedrich Nietzsche’nin ortaya atmış olduğu bir soruyla başladım.
Son birkaç gündür 1 Eylül, Dünya Barış Günü dolayısıyla birçok kişi ve kurumun, savaş karşıtı dilek ve mesajlarını okudum. Halisane duygularla, savaş karşıtlığı içeren bu mesajları sadece “iyi niyetli oldukları” gerekçesi ile gayet doğal karşıladım. Tahmin ediyorum ki bugün, işgalci, emperyalist ülkelerde de savaş karşıtı olan birçok mesaj yayınlanmıştır.
Düşünce ve temenni olarak elbette ki savaşsız, kansız bir dünya özlemi içinde olmak sadece benim değil bütün insanlığın ülküsü olmalıdır.
Ben izninizle farklı bir pencereden konuya değinmek istiyorum.
Tilkiler ile tavuklar, aynı kümeste yaşamak zorunda ise, “Savaş karşıtlığı” tilkilerin arzusudur.
“Savaşa Hayır!” demek duygusal bir istek olup, teoride doğru ama pratikle gerçekleşmeyecek bir temennidir.
BÜTÜN KALBİMLE:“ SAVAŞA EVET!”
Eşitsizliğin yaşandığı bir dünyada savaşa karşı çıkmak (Hele Vatan tehdit altında iken ) farkında olmadan kötünün safında yer almaktır.
Eğer adaletsizlik varsa, eşitsizlik diz boyu ise, insanlar sadece renginden, mezhebinden, inancından dolayı dışlanıyorsa böyle bir dünyada savaşa evet!
Belçika’daki zenginliğin nedeni, Kongo’daki sefalet ise;
Somali yurttaşlarının fakirliği, denizlerinin zengin ülkelerce talan edilmesinden kaynaklanıyor ve Somalili kendi denizlerinde dahi balık tutma hakkından mahrum ise,
Dünyanın altıda bir nüfusuna sahip Amerika, dünyadaki üretilen bütün değerlerin üçte birini tüketme hakkını kendinde görüyor ise,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 23 ülkenin haritasının ve bu coğrafyada yaşayan insanların kaderini değiştirme hakkının kendisine Tanrı tarafından verilmiş bir hak olduğunu iddia eden ABD yöneticileri var ise,
Birkaç büyük şirketin kasasına kâr olarak akacak Ortadoğu petrolleri için Suriyeli, Iraklı ölüyorsa, Ben savaşa nasıl hayır diyebilirim?
Kaddafi, Libya Çöllerinde halkına cennet yaratmıştı. Sattığı gerçek petrolün karşılığı olarak sahte dolar yerine gerçek altın istediği zaman haramilerin hışmına uğradı ve Libya Halkı “Savaşa hayır” diyerek, geleceğinin kararmasına neden oldu.
Libya Halkının iradesi dolarla satın alındı ve Taft’ın dediği gibi obüslere gerek kalmadı.
KURTULUŞ SAVAŞI: SAVAŞA EVET İDİ…
Kurtuluş Savaşı sırasında Savaşa Hayır diyen kişiler bir anda ya İngiliz ya da Amerikan Mandası safında buldular kendilerini.
Savaş karşıtlığı, emperyalizm karşıtlığı düzleminde yapılmalıdır. Bu gün ABD’nin Suriye’de yaptığı Savaşa Hayır! Ama Suriye’nin kendini korumak için yaptığı savaşa Evet!
Suudi Arabistan’ın insanlık dışı eylemi olarak Yemen’e saldırısına Hayır!
Yemen’in kendini savunmasına Evet!
“Savaşın galibi yoktur” der bir görüş. Buna da katılmıyorum. Çanakkale Savunması bir zaferdir. Bütün kayıplara rağmen… Şimdi düşünüyorum, haksız bir savaşın galibi, kendine zafer abidesi dikmiş midir? Haksızın galibiyeti bile utanç vericidir.
Zafer abideleri barışın sonucunda değil savaşın sonucunda dikilir.
İspanyollar gelene kadar, İnkalar ve Avrupalılar ayak basana kadar da Aztekler görkemli medeniyetlerinde yaşıyorlardı. Avrupa’nın canileri Güney Amerika kıtasına ayak bastıkları zaman, medeni olan İnka ve Aztekler onları çiçeklerle karşıladılar. Barış içinde ağırladılar. Ama akşam olunca, onların kılıçları altında katledildiler.
İyi niyetle aç aslanların arasında dolaşan bir ceylanın kaderi akşama onların sofralarına meze olmaktır.
Hain bir düşman karşısında barışı dilemek, düşmanın merhametine sığınmaktır.
Zaferler, merhametle değil, cesaretle elde edilir.
Evet Savaşa Evet! Binlerce, milyonlarca kez Evet!
Aksi takdirde şeytanın saldırıları karşısında yapılacak bir barış, kapıları olağanüstü küçültecektir. Ve o kapıdan geçmek için mağlup milletlerin evlatları çok eğilmek zorunda kalacaktır.
Ve unutulmasın ki, hiçbir devirde insanlığın büyük davaları barış zamanında kazanılmamıştır.
Girişte sorulan soruyu artık sen yanıtlayacaksın…