İcat edilen bir cihaz ile insanların zekâ düzeyleri ölçülüyor!
Oh, ne güzel…
Mucidin biri yapmış makineyi; sok kafanı içeri, sonra çıkar.
Birkaç dakika içinde imzalı-mühürlü bir evrak; zekâ seviyen elinde…
Aptal mısın? Orta düzey mi? Ya da süper zekâ…
Dedik ya, “hayal” işte.
***
Ama ne iyi olurdu değil mi, böyle bir şey?
Öyle soru-cevap testlerle, IQ derecesi ölçme falan değil.
Sok kafanı makineden içeri, kısa sürede al, “kafa seviye kâğıdını”
Gündelik yaşama ait ne varsa, hepsi kolaydan daha kolay olurdu eminim.
Bu dünyada cenneti yaşatırdı insana.
“Deneme-yanılma” usulüne hiç gerek kalmazdı.
***
Evlenecek misin?
Bak karşındaki insanın ‘kafa düzeyi’ kâğıdına, ver kararını...
İşe mi gireceksin?
İlandaki aranan zekâ düzeyine bak, şayet zekâ seviyen uyuyorsa; başvurunu yap, uymuyorsa yapma…
Sahibi olduğun işyerine personel mi alacaksın?
Gelsin kafa seviye kâğıdı…
Hatta seni işe alacak patronun zekâ seviyesine de sen bak! Düşük zekâlı bir adamla çalışmak işkenceden beterdir. Bundan kurtulmuş olursun böylece…
Söz gelimi; oturduğun apartmanda yönetici seçimi var…
Aday olurken sundukları arasında zekâ seviyesini belirten evrakını mutlaka inceleyeceksin yönetici adayının…
Tamam… Eğitim, diploma falan da şart ama… Zekâ seviyesi çok önemli!
Ne işin var, akıllı geçinen bir aptalla?
Apartmanı lağım suyu bassa, onu temizletmek yerine başka bir izahat kakalamaya bakacak sana. Pislik içinde kaldığın yetmeyecek, bir de enayi yerine konulacaksın.
Listeyi uzatabiliriz…
Yani, karpuz seçer gibi akıllı adam seçeceksin kardeşim…
***
Velhasıl;
Bakkalını…
Sütçünü…
Çaycını…
Çorbacını…
Fırıncını…
Eşini…
Dostunu…
Apartman yöneticini…
Muhtarını…
Belediye başkanını…
Vekilini…
Sohbet edeceğin adamı dahi kendi zekâ seviyendeki insanlardan seçeceksin.
***
Seçeceksin ki;
Enayi yerine konmayasın…
Yaşamda yorulmayasın…
Üretkenliğin etkilenmesin…
Yaşam kaliten yükselsin…
Sinirlerin bozulmasın…
Moralin hep yüksek olsun…
Allah’ın verdiği ömrü mutlu, sıkıntısız yaşayasın…
***
E, peki ya aptallar?
Yok…
Benim kurduğum bu hayalde onlara yer yok…
Adı üstünde; hayal bu…
Kâbus olsa, olurdu.
Onlar, kâbusudur insanların.
O, cücük beyinleriyle yaptıkları işler; gündelik yaşamınızı cehennem yerine çevirir.
Hayal dediğin güzel şeylerden oluşur, çirkinlerden değil.
Zaten, dünya sadece onlara güzel...
“Aptal” olup, kendi dertlerini el âleme çektirtiyorlar.
“Akıllı” olup, herkesin derdini dert edinmiyorlar ki...
Kim bilir?
Belki yakın, belki orta, belki de çok uzak bir gelecekte…
İnsanoğlu yapmayı gerçekleştirir, bizim kurduğumuz bu “fantastik” hayaldeki makineyi…