Sedat Memili
Köşe Yazarı
Sedat Memili
 

TAHTACILAR VE HIZIR İNANCI

Reddedilen bir kültür ve inancın, belediye bandosu ile karşılanmasına Cumhuriyet’in erdemi denir.   Adana Büyükşehir Belediye Tiyatro Salonu’nda, 16 Şubat 2025 tarihinde düzenlediği çok anlamlı bir panele katıldım. Paneli Adana Tahtacılar Kültür Derneği ve Cem Vakfı birlikte düzenledi, konusu bile destansı: “Hızır etkinliği, Tahtacıların Tarihi yolculuğu ve Günümüz Tahtacıları “   DEHANIN SIRRI Biraz erken gittim. Bir panelin konusu ile izleyicilerin atmosferi birbiri ile uyum içinde olursa değerlidir. Nice paneller gördüm, resmi, soğuk, samimiyetten yoksun…  Siyaseten gelenleri saymıyorum da bir de görünmek için gelenler. Bu panelin atmosferi sıcak ve samimiydi. Dehanın sırrı sadeliktir denir ya işte o sadelikle koltukları doldurdular. Bu insanlar on bin yıllık bakışlar ve on bin yılda kazanılmış davranışlarla oradaydılar. Bu coğrafyanın çağrısız insanlarıydılar… Kendilerinden kart istenmeyen, konferanslara davet edilmeyen, aynı yerde varlığını fark etmediğimiz ama daima, daima orada olan insanlar.   HEP BURADAYDILAR Hatti ülkesi ile Kizzuwatna arasında yapılan anlaşmalar göstermiştir ki bu coğrafyada göçebe kavimler bulunmaktadır. Kizzuwatna Kralı Paddatissu, Hitit Kralı II. Hantili ile bir anlaşma yapmıştır: Eğer Büyük Kralın kulları, kadınları, malları, sığırları, koyunları ve keçileri ile birlikte göçerler ve Kizzuwatna’ya girerlerse Paddatissu onları yakalayacak ve Büyük Krala geri verecektir. Vr eğer Paddatissu’nun kulları, kadınları malları, sığırları, koyunları ve keçileri ile göçerler ve Hatti (Hitit) ülkesine girerlerse, Büyük Kral onları yakalayacak ve Paddatissu’ya geri verecektir…” Demek ki Toros Dağları’nda daha o zamanlarda, sonraki İsaurialılar ve Osmanlılar Dönemi’ndeki Tahtacılar’a (Yörükler) benzeyen göçebeler yaşıyordu ve bu insanlar bölgeler arasında sürekli yer değiştiriyorlardı. (1) Bu anlaşma henüz Eski Ahit inmeden bu topraklarda yapılmıştır.  Yaklaşım 3.500 yıl önce… Panele gelenlerin on bin yıllar bakış ve davranışlarından söz ettim. Evet adına Tahtacı dediğimiz bu insanlar, henüz Roma Devleti’nin Romus ve Romulus efsanesi yok iken, henüz böyle bir devlet rüyalarda bile kurulmamış iken, henüz Bizans, Beylikler ve Osmanlı imparatorluğu yok iken buradaydılar… İsteyen Gılgamış Destanı’nda izlerini bulabilir. Ne de olsa Gılgamış ölümsüzlüğü, Amanos Dağları’nı geçip, Toros Dağları’nı saran ormanlıkta olduğuna inanmaktadır. Karacaoğlan boşuna sormaz: “Sual eylen bizden evvel gelene / Kim var imiş biz burada yoğ iken?” Erken gidişimin nedeni, çağlar geçtiği halde bozulmayan ve masumiyetini koruyan kültürel inanışın mensuplarını bir arada görmek… Orada, biraz Taptuk Emre, biraz Yunus Emre, Gotama Sakyamuni (Buda), biraz Hacı Bektaş, biraz Baba İlyas, biraz Victor Jara, biraz sen, biraz ben ve çoğu da bizleri gördüm. Daha adını sayamadığım yüzlerce coğrafyada yaşayan milyonlarca insanın bakış ve sevincini gördüm. Sevinmeyi en fazla hak eden insanlar bir aradaydı. Belediye bandosu yerini alınca çok duygulandım. Çünkü yüzyıllardır bu topraklarda görmezlikten gelinen bu çağrısız insanlar belediye bamdosu ile karşılandılar. Reddedilen bir kültür ve inancın, belediye bandosu ile karşılanmasına Cumhuriyetin Erdemi denir.   VE PANELİSTLER Panelistleri tanımıyordum. Onları dinledikten sonra ne denli bir eksiklik yaptığımı fark ettim. Umarım, onları daha yakından tanımak ve eserlerini okuma zamanım olur. Yolcu Bilginç (Tahtacı Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Caner Işık: Aydın Ünv. Öğretim Üyesi Mesut Yıldırım: Cem Vakfı Dedeler Kurulu Başk. Sinan Kahyaoğlu: Felsefeci Tarihçi / Yazar Moderatör ise, Hüseyin Şapkalı / Adana Tahtacılar Kültür Derneği Başkanı Konu: HIZIR ETKİNLİĞİ Tahtacıların Tarihsel Yolculuğu ve Günümüz Tahtacıları Açılışı Cem Vakfı Adana Şube başkanı Müsriye Büyükdoğan kısa bir konuşma ile açtı. Ardından gösterime geçildi.   AKDENİZ’DEN EGE’YE TAHTACILAR Tahtacıların yaşamına dair çok etkileyici bir belgesel gösterim yapıldı. Sonradan öğrendiğime göre bu belgeselin gösterimi için Birol Soylu İzmir’den gelmiş. Özellikle ağaç ve insan arasındaki – benim için kutsal sayılan- ilişki olağanüstü güzel hazırlanmıştı. Dünyanın bütün yaratılış inançlarında insanın kendisinin dışında ilişki kurduğu ilk varlık ağaçtır. Daha daha önceki çağlarda ruh olarak gezen tanrılar insana ancak ağaç şeklinde görülürdü.  Bu çabayı izledik gösterimde...   Tahtacı en basit anlamıyla “Orman İşi yapandır.” İlk kez Sinan kahyaoğlu değişik bir bakış açısı gösterdi. Dört panelist dört ayrı ırmak gibi gürül gürül çağladı. Bir anlam pınarının kıyısında kaldım. Kullandıkları her cümle, bir destan bir yazı konusuydu. Konu ana başlığı “Hızır” ile sınırlı olduğu halde; Hızır sınır tanımıyor ki… Zamanları ve mekânları aşan böyle bir konuyu birkaç saate sığdırmanın zorluğu açıktı. Bu konuşmaların önemli bölümlerini başka bir yazıya bırakmak üzere sizinle sadece prof. Caner Işık’ın Hızır adlı şiirini paylaşacağım. HIZIRNAME IŞIK KELAMLARINDAN   Hızır nedir kimdir diye sorana / Hem insan hem resul hem melek deriz Hangi hâlde ve nerede diyene / Yerlerde, göklerde, sularda deriz   Ölümsüzlük yükü onun sırtında / Karşılıksız verme marifetinde Her daim hakkın doğru ipinde / Tuttuğun, çektiğin, bulduğun deriz   Hakka doğru olan canları gözler / Masumlar içinde hak eden seçer Cemalin gösterip icazet eder / Nasibin hikmetin hakkındır deriz   Bil yeryüzü müfettişin Hızır’dır / Hak edene andığında hazırdır Velayet babındaki baş nazırdır / Gerçek’tir, İlya’dır, Ali’dir deriz   Qıdır atadır Göktanrı dilinde / Mısır’da Hermes, İdris namında Hızır Salih kuldur Kur’an içinde / Melektir, insandır, bilgedir deriz.   Musa Salih kulun emrine girdi / İsa çarmıhında eli çağırdı Muhammed’in daim göz ucundaydı / Babadır, derviştir, velidir deriz   Ledün diye körler kitap yazarlar / Alfabeyi bilmez masal sunarlar Hızır’dan nasibin sorsan susarlar / Verendir, bulandır, görendir deriz.   İkrarsız olana Hızır görünmez / İkrarı olmayan ikrar alamaz Gerçeğe biatın etmeyen onmaz / Taliptir, rehberdir, gerçektir deriz   Masum ol ki Hızır yanında olsun / Çağırdığın anda himmetin versin Hakkk’ın emri sağlam duranda kalsın / Masumdur, mazlumdur, dururdur deriz   Ruha inanmayan Hızır göremez / Görse bile gördüğünü bilemez Efsane sözlerle menzil alamaz / Dardadır, yoldadır, haldedir deriz   Erkanlar boşadır Hızır hat(ı)rında / Hatır yok bilinsin onun katında Zahiri yol süren keyf makamında / Batındır, kayyumdur, alimdir deriz   Ua Hızır diyenler kendin yoklasın / Hak olana tabi gerçek aransın Bulduğunda hak ipinden kopmasın / Nefestir, şifadır, nurdandır deriz   Hızır’ı görmeyen kördür bilmeli / Görmeyen Hıdır’dan söz dememeli Grev hatırına yakarmamalı / Duyandır, görendir, gelendir deriz   Her gün gelir Hızır; insan göremez / Çünkü ruhtan kopmuş öze inanmaz Hak olanı tutan asla yorulmaz / Hazırla, nazırla, keremle deriz   Bâtına gidene rehberdir Hızır / Adalet içinde noktadır Hızır Dar gününde daim kurtaran Hızır / Velidir, adildir, fetadır Hıdır   Hızır bir kapıdır veli yolunda / O kapı açılır farklı donlarda Hızır da bağlıdır bir üst makamda / Rahmandır, rahimdir, Allah’tan deriz   Türbesi makamdır kullarla yürür / Er olan açıp da nikabın görür Hızır makamının hikmetin bilir / Sultandır, olandır, kurandır deriz.   Işık oldum Hızır emrinden paklı / Yaşadığım hâller gönlümde saklı Bilen bilir; bilmeyenler de haklı / Yarendir, yoldaştır, hâdleştir deriz   Adana’da ilk defa “Tahtacılar”ı konu alan bir panel düzenlenmiş ve çok başarılı olmuştur. Konuşmaları gelecek haftaki yazımda paylaşmak üzere,   Kilikya Çukurova. İlkçağlardan Osmanlılara Kadar Kilikya’da Tarihi Coğrafya , Tarih ve Arkeoloji Prof. Dr. Ahmet Ünal – Serdar Girginer
Ekleme Tarihi: 21 Şubat 2025 - Cuma

TAHTACILAR VE HIZIR İNANCI

Reddedilen bir kültür ve inancın, belediye bandosu ile karşılanmasına

Cumhuriyet’in erdemi denir.

 

Adana Büyükşehir Belediye Tiyatro Salonu’nda, 16 Şubat 2025 tarihinde düzenlediği çok anlamlı bir panele katıldım.

Paneli Adana Tahtacılar Kültür Derneği ve Cem Vakfı birlikte düzenledi, konusu bile destansı: “Hızır etkinliği, Tahtacıların Tarihi yolculuğu ve Günümüz Tahtacıları

 

DEHANIN SIRRI

Biraz erken gittim. Bir panelin konusu ile izleyicilerin atmosferi birbiri ile uyum içinde olursa değerlidir. Nice paneller gördüm, resmi, soğuk, samimiyetten yoksun…  Siyaseten gelenleri saymıyorum da bir de görünmek için gelenler. Bu panelin atmosferi sıcak ve samimiydi. Dehanın sırrı sadeliktir denir ya işte o sadelikle koltukları doldurdular.

Bu insanlar on bin yıllık bakışlar ve on bin yılda kazanılmış davranışlarla oradaydılar.

Bu coğrafyanın çağrısız insanlarıydılar… Kendilerinden kart istenmeyen, konferanslara davet edilmeyen, aynı yerde varlığını fark etmediğimiz ama daima, daima orada olan insanlar.

 

HEP BURADAYDILAR

Hatti ülkesi ile Kizzuwatna arasında yapılan anlaşmalar göstermiştir ki bu coğrafyada göçebe kavimler bulunmaktadır.

Kizzuwatna Kralı Paddatissu, Hitit Kralı II. Hantili ile bir anlaşma yapmıştır:

Eğer Büyük Kralın kulları, kadınları, malları, sığırları, koyunları ve keçileri ile birlikte göçerler ve Kizzuwatna’ya girerlerse Paddatissu onları yakalayacak ve Büyük Krala geri verecektir. Vr eğer Paddatissu’nun kulları, kadınları malları, sığırları, koyunları ve keçileri ile göçerler ve Hatti (Hitit) ülkesine girerlerse, Büyük Kral onları yakalayacak ve Paddatissu’ya geri verecektir…”

Demek ki Toros Dağları’nda daha o zamanlarda, sonraki İsaurialılar ve Osmanlılar Dönemi’ndeki Tahtacılar’a (Yörükler) benzeyen göçebeler yaşıyordu ve bu insanlar bölgeler arasında sürekli yer değiştiriyorlardı. (1)

Bu anlaşma henüz Eski Ahit inmeden bu topraklarda yapılmıştır.  Yaklaşım 3.500 yıl önce…

Panele gelenlerin on bin yıllar bakış ve davranışlarından söz ettim. Evet adına Tahtacı dediğimiz bu insanlar, henüz Roma Devleti’nin Romus ve Romulus efsanesi yok iken, henüz böyle bir devlet rüyalarda bile kurulmamış iken, henüz Bizans, Beylikler ve Osmanlı imparatorluğu yok iken buradaydılar… İsteyen Gılgamış Destanı’nda izlerini bulabilir. Ne de olsa Gılgamış ölümsüzlüğü, Amanos Dağları’nı geçip, Toros Dağları’nı saran ormanlıkta olduğuna inanmaktadır. Karacaoğlan boşuna sormaz:

“Sual eylen bizden evvel gelene / Kim var imiş biz burada yoğ iken?”

Erken gidişimin nedeni, çağlar geçtiği halde bozulmayan ve masumiyetini koruyan kültürel inanışın mensuplarını bir arada görmek…

Orada, biraz Taptuk Emre, biraz Yunus Emre, Gotama Sakyamuni (Buda), biraz Hacı Bektaş, biraz Baba İlyas, biraz Victor Jara, biraz sen, biraz ben ve çoğu da bizleri gördüm. Daha adını sayamadığım yüzlerce coğrafyada yaşayan milyonlarca insanın bakış ve sevincini gördüm.

Sevinmeyi en fazla hak eden insanlar bir aradaydı.

Belediye bandosu yerini alınca çok duygulandım. Çünkü yüzyıllardır bu topraklarda görmezlikten gelinen bu çağrısız insanlar belediye bamdosu ile karşılandılar.

Reddedilen bir kültür ve inancın, belediye bandosu ile karşılanmasına Cumhuriyetin Erdemi denir.

 

VE PANELİSTLER

Panelistleri tanımıyordum. Onları dinledikten sonra ne denli bir eksiklik yaptığımı fark ettim. Umarım, onları daha yakından tanımak ve eserlerini okuma zamanım olur.

Yolcu Bilginç (Tahtacı Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı

Prof. Dr. Caner Işık: Aydın Ünv. Öğretim Üyesi

Mesut Yıldırım: Cem Vakfı Dedeler Kurulu Başk.

Sinan Kahyaoğlu: Felsefeci Tarihçi / Yazar

Moderatör ise, Hüseyin Şapkalı / Adana Tahtacılar Kültür Derneği Başkanı

Konu: HIZIR ETKİNLİĞİ Tahtacıların Tarihsel Yolculuğu ve Günümüz Tahtacıları

Açılışı Cem Vakfı Adana Şube başkanı Müsriye Büyükdoğan kısa bir konuşma ile açtı. Ardından gösterime geçildi.

 

AKDENİZ’DEN EGE’YE TAHTACILAR

Tahtacıların yaşamına dair çok etkileyici bir belgesel gösterim yapıldı. Sonradan öğrendiğime göre bu belgeselin gösterimi için Birol Soylu İzmir’den gelmiş.

Özellikle ağaç ve insan arasındaki – benim için kutsal sayılan- ilişki olağanüstü güzel hazırlanmıştı.

Dünyanın bütün yaratılış inançlarında insanın kendisinin dışında ilişki kurduğu ilk varlık ağaçtır. Daha daha önceki çağlarda ruh olarak gezen tanrılar insana ancak ağaç şeklinde görülürdü. 

Bu çabayı izledik gösterimde...

 

Tahtacı en basit anlamıyla “Orman İşi yapandır.” İlk kez Sinan kahyaoğlu değişik bir bakış açısı gösterdi.

Dört panelist dört ayrı ırmak gibi gürül gürül çağladı. Bir anlam pınarının kıyısında kaldım. Kullandıkları her cümle, bir destan bir yazı konusuydu.

Konu ana başlığı “Hızır” ile sınırlı olduğu halde; Hızır sınır tanımıyor ki… Zamanları ve mekânları aşan böyle bir konuyu birkaç saate sığdırmanın zorluğu açıktı.

Bu konuşmaların önemli bölümlerini başka bir yazıya bırakmak üzere sizinle sadece prof. Caner Işık’ın Hızır adlı şiirini paylaşacağım.

HIZIRNAME

IŞIK KELAMLARINDAN

 

Hızır nedir kimdir diye sorana / Hem insan hem resul hem melek deriz

Hangi hâlde ve nerede diyene / Yerlerde, göklerde, sularda deriz

 

Ölümsüzlük yükü onun sırtında / Karşılıksız verme marifetinde

Her daim hakkın doğru ipinde / Tuttuğun, çektiğin, bulduğun deriz

 

Hakka doğru olan canları gözler / Masumlar içinde hak eden seçer

Cemalin gösterip icazet eder / Nasibin hikmetin hakkındır deriz

 

Bil yeryüzü müfettişin Hızır’dır / Hak edene andığında hazırdır

Velayet babındaki baş nazırdır / Gerçek’tir, İlya’dır, Ali’dir deriz

 

Qıdır atadır Göktanrı dilinde / Mısır’da Hermes, İdris namında

Hızır Salih kuldur Kur’an içinde / Melektir, insandır, bilgedir deriz.

 

Musa Salih kulun emrine girdi / İsa çarmıhında eli çağırdı

Muhammed’in daim göz ucundaydı / Babadır, derviştir, velidir deriz

 

Ledün diye körler kitap yazarlar / Alfabeyi bilmez masal sunarlar

Hızır’dan nasibin sorsan susarlar / Verendir, bulandır, görendir deriz.

 

İkrarsız olana Hızır görünmez / İkrarı olmayan ikrar alamaz

Gerçeğe biatın etmeyen onmaz / Taliptir, rehberdir, gerçektir deriz

 

Masum ol ki Hızır yanında olsun / Çağırdığın anda himmetin versin

Hakkk’ın emri sağlam duranda kalsın / Masumdur, mazlumdur, dururdur deriz

 

Ruha inanmayan Hızır göremez / Görse bile gördüğünü bilemez

Efsane sözlerle menzil alamaz / Dardadır, yoldadır, haldedir deriz

 

Erkanlar boşadır Hızır hat(ı)rında / Hatır yok bilinsin onun katında

Zahiri yol süren keyf makamında / Batındır, kayyumdur, alimdir deriz

 

Ua Hızır diyenler kendin yoklasın / Hak olana tabi gerçek aransın

Bulduğunda hak ipinden kopmasın / Nefestir, şifadır, nurdandır deriz

 

Hızır’ı görmeyen kördür bilmeli / Görmeyen Hıdır’dan söz dememeli

Grev hatırına yakarmamalı / Duyandır, görendir, gelendir deriz

 

Her gün gelir Hızır; insan göremez / Çünkü ruhtan kopmuş öze inanmaz

Hak olanı tutan asla yorulmaz / Hazırla, nazırla, keremle deriz

 

Bâtına gidene rehberdir Hızır / Adalet içinde noktadır Hızır

Dar gününde daim kurtaran Hızır / Velidir, adildir, fetadır Hıdır

 

Hızır bir kapıdır veli yolunda / O kapı açılır farklı donlarda

Hızır da bağlıdır bir üst makamda / Rahmandır, rahimdir, Allah’tan deriz

 

Türbesi makamdır kullarla yürür / Er olan açıp da nikabın görür

Hızır makamının hikmetin bilir / Sultandır, olandır, kurandır deriz.

 

Işık oldum Hızır emrinden paklı / Yaşadığım hâller gönlümde saklı

Bilen bilir; bilmeyenler de haklı / Yarendir, yoldaştır, hâdleştir deriz

 

Adana’da ilk defa “Tahtacılar”ı konu alan bir panel düzenlenmiş ve çok başarılı olmuştur. Konuşmaları gelecek haftaki yazımda paylaşmak üzere,

 

  1. Kilikya Çukurova. İlkçağlardan Osmanlılara Kadar Kilikya’da Tarihi Coğrafya , Tarih ve Arkeoloji Prof. Dr. Ahmet Ünal – Serdar Girginer

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.