Yemin ediyorum, bir daha ettiğim yeminleri tutmayacağım...
Bu güne kadar TBMM’sinde kaç milletvekili, “Cumhuriyetin temel ilkelerini korumak” yemin etti. Şöyle bir liste verelim.
1950 de 487 1951 de 18 1954 de 535
1957 de 602 1961 de 450 1965 de 450
1969 da 450 1973 de 450 1977 de 450
1983 de 400 1987 de 450 1991 de 450
1995 de 550 1999 da 550 2002 de 550
2007 de 550 2011 de 550’ 2015’de 550
2015’de 550 2018’da 600 2023’de 600
olmak üzere sadece Cumhuriyet tarihinin son 73 yılında 10.242 milletvekili, TBMM’de yani halkın huzurunda yani halkın yüce meclisinde; “Cumhuriyetin temel ilkelerini koruyacaklarına Namus ve şerefleri üzerine “ yemin ederler.
Başka neyi koruyacakları üzerine ederler:
Laik Cumhuriyete, egemenlik hakkına, hukukun üstünlüğüne vs.. vs… Güzel ve insana dair ne varsa onun üzerine yemin…
Kim ki sık sık kardeşlikten söz ediyorsa; onun kardeşliğinden…
Kim ki, ahlak ve inançtan sık sık söz ediyorsa; onun inançlarından,
Kim ki sözlerinin doğruluğu için sık sık yemin ediyorsa; onun söylediklerinden daima şüpheye düşmüşümdür.
Kardeşlik, inanç, erdem gibi söz ve davranışlar asla yemine ihtiyaç duymazlar…
YEMİNİN ŞEYTANI: ÇIKAR DUYGUSU
73 yılda görev yapmış on bini aşkın milletvekili, sözlerinde durmuşlarsa, ülkenin bu hali ne?
Eğer ülkenin hali bu ise, o zaman bu yemin neden yapılıyor?
Bakanlar, Başbakanlar ve Cumhurbaşkanlarını saymadım bile…
Yemini bozmak tutmaktan kolay geliyor olmalı. Çoğunlukta kolayı seçiyor.
Yemin, bazen insanın içindeki “çıkar” duygusu denilen şeytanla baş edebilmenin teminatıdır.
Çıkar duygusu yeminin şeytanıdır. Bu şeytan çoğu zaman yemini alt eder.
Zaman zaman şu soru kafama takılır. Dinsel inançlara göre, her insanın sağ ve sol omzunda birer iyilik ve kötülük meleği var. Demek ki bu gün yaklaşık 16 milyar melek Tanrının emrinde. Mikail, Cebrail, İsrafil ve Azrail’de 4 melek… Yeryüzünde on binlerce cami, kilise, havra, tapınak; sayısı milyonlara ulaşan her inançtan din adamı. Yani bu kadar geniş bir teşkilat... Ama şeytan tek başına… Bu devasa teşkilat, tek başına olan şeytanla baş edemiyor. Şeytan ayakta… Şeytan yok edilemiyor…
Bu soruyu bilgisine güvendiğim bir din adamına sormuştum. Yanıtı şuydu: “Çünkü, şeytan insanın içindedir.”
Laiklik, ülkenin bölünmez bütünlüğü gibi kavramların üzerine yemin edenler sonuçta, artık gizlemeden dış çevrelerin emir ve talimatları doğrultusunda kararlar almaya başladılar. Artık aldığımız nefes bile, talimatla belirlenecek.
Gerçekten bu yeminler niye yapıldı?
Şimdi paradoksumuzu ortaya atabiliriz. : “Yemin ediyorum, bir daha ettiğim yeminleri tutmayacağım.”
Bu paradoks, tartışmaya açıktır. Herkes fikrini söyleyebilir….
YEMİN METNİ
Şimdi son günlerde 600 – 1 Milletvekili şu yemini bir daha yaptılar: "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyet'e ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim…"
BİR DÖNEM YEMİNİNİZİ BOZMAYIN…
Bu andı içenlere peşinen bir soru soracağım: Gerçekten Atatürk ilke ve İnkılâplarına saygı duyacak mısınız? Hani yemin ettiniz ya?
Mesela Atatürk bir bölgedeki yabancı sayısının o bölgedeki Türk vatandaşlarının %10’unu geçemez diye bir kanun çıkarmıştı. Mesela buna uyacak mısınız?
Bence sadece Atatürk ilkeleri konusunda yemininize sadık kalsanız yeter…
Mesela gerçekten dolara bağlı kalarak, ülkenin refahı ve ekonomik bağımsızlığı sağlanabilir mi? Toplum üretimden vazgeçerek, tüketimle; ihracattan vazgeçerek, ithalat ile mutlu olabilir mi?
*
Unutmayalım ki, Türkiye’yi özelleştirme adıyla yağmalanmasına göz yumanlar da bu yemini yapmıştı. Eğitimde Tevhid- Tedrisat (öğrenim Birliği) sistemini çökertenler de bu yemini heyecanla etmişti.
Bence bir dönem, evet evet sadece bir dönem, yemininizin gereğini yapın, bu halkın yüzlerce yıl refah içinde yaşamasını sağlarsınız…
Şimdi Anayasa’nın ilk dört maddesini tartışmaya açanlar var.
Kimler mi?
Daha bir hafta önce bu Anayasaya bağlı kalacağına, “… Namusu ve şerefi üzerine yemin edenler…”