Çok uzağa gitmeden,
17 Ağustos 1999 Gölcük,
19 Kasım 1999 Düzce,
30 Ekim 2020 İzmir.
Ve son yaşadığımız, tüm ülkemizi yasa boğan ve 11 ilimizi kapsayan deprem büyük bir şok karşısında ne kadar hazırlıksız olduğumuzu, geçmişten hiç ders almadığımızı net bir şekilde ortaya koydu.
Tüm kaybedilen canlara rahmet, yaralılara şifa diliyorum.
İzmir depreminin ardından, 2020 tarihinde, bu köşede yazdığım yazımdan alıntı yapmak istiyorum.
(Dileyenler yazının tamamını okuyabilirler)
"Eğer yine aklımızı başımıza almazsak, çevresel bozulmaların, iklim değişiklerinin, bilinçsizce yapılaşmanın daha başka şokları, daha şiddetli bir şekilde her an yeniden beklenebilir.
Artık kendimize, çocuklarımıza, torunlarımıza, yaşanabilir bir dünya nasıl inşa edebilir, onlara nasıl bir dünya bırakabiliriz, bunu ciddi bir şekilde düşünmeliyiz. Yaşam tarzımızı, alışkanlıklarımızı, gelecek nesillere iyi bir dünya bırakmak için değiştirmek zorundayız."
O günden bu yana ne değişti?
HİÇ Bİ ŞEY!
Halkın daha huzurlu, daha güvenli oturacağı binalar, kentler oluşturulmalıydı.
Bunun için uzman kişilerce projeler üretilmeli, arazi etütleri yapılıp, en az deprem riski taşıyan yerlere, deprem yönetmeliğine uygun şekilde sağlam, güvenli binalar yapılmalı, deprem yönetmeliğine uymayan binalara asla ruhsat verilmemeliydi.
Ülkemizin en büyük sorunlarından birisi galiba kentleşmede söz sahibi olan Belediye Başkanları ya da başka otorite sahibi diğer yetkililerin yeteneklerine göre değil, siyasi tercihlere göre belirlenmesi.
Bilgi, beceri, tecrübe ve uzmanlık göz ardı edilir, siyasi tercihler ön plana alınırsa, güç sahibi olan, kimseye danışmadan kararlar alır ve kimsenin itirazına olanak tanımadan uygularsa biz daha çok yıkımlar yaşarız.
Ülkemizde maşallah zeki adam kıtlığı yok.
Beş yaşındaki çocuktan tutun da, bindiğiniz taksi şoförü, eve tamire gelen usta, genel müdüre kadar herkes zeki, herkes her konuda uzman.
Bizim zeki insandan çok, aklı ve duyguları arasında denge kurabilen, egolarını, kıskançlıklarını aklının önüne koymayan, hırslarına esir olmamış, iş ahlakına, etik değerlerine sahip, empati kurabilen, işini en iyi şekilde yapan, eleştiriye açık, fikirleri ve eleştirileri kendini geliştirmek için kullanan, takım çalışmasına inanan insanlara ihtiyacımız var.
Adama göre iş değil, işe göre adam seçilmeli, alanı ile ilgili bilgi ve becerileri mutlak göz önüne alınmalı, eğitim kurumları işinin uzmanı kişiler yetiştirme konusunda hassas olmalıdır.
Halkında seçeceği kişilerle ilgili duyarlılık geliştirmesi gerekir.
Sadece siyasi görüşü için değil, kent vizyonu ve misyonu gelişmiş, konusunda uzman kişilerin seçilmesi konusunda gerekli duyarlılığın geliştirmesi gerekmektedir
Seçmen olarak, seçeceğimiz kişileri, siyasi tercihlerine göre değil, bir kenti yönetebilecek bilgi, beceri, uzmanlık alanına göre seçmeliyiz.
Sivil Toplum örgütlerinde görev alarak, her platform da yaşadığımız kentin sorunlarına sahip çıkmalı, herhangi bir olayda günah keçisi ve suçlu aramamalıyız.
Özellikle yerel hizmetlerin, yerel halkın ihtiyaçlarına, kentin coğrafi özelliklerine göre düzenlenmesi, deprem yönetmeliğine uymayan yapılara izin verilmemesi, tarafsızlık ilkesinden ayrılmayıp, ötekileştirmeden halkın tümünün hizmetinde olması, belediyelere siyasi düşüncesine bakılmaksızın kaynaklar sağlanması, hizmetin engellenmemesi çok önemlidir.
Sıkça yapılan denetimler, araştırma ve memnuniyet anketleri daha iyi hizmetlerin olmasına katkı sağlayacaktır.
2023’TEN SONRA ARTIK HERŞEY FARKLI OLSUN.
Şehircilikte yeni bir sayfa açılması, alışkanlığa dönüşen yanlışlıkların yaşanmaması, on binlerce insanımızın enkaz altında kalmaması dileği sevgi ve dua ile…
Serpil GÜLEÇYÜZ
Eğitimci-Yazar