Sıcak denizlere inmek isteyen Rus İmparatorluğu, aynı zamanda sınırlarını güneye doğru genişletmek de istiyordu.
1714 yılında 1. PETRO Kafkasya'yı işgal etme planını kurdu.
Bu planı uygulamaya geçiremesede işgalin başlaması için gerekli olan politik ve ideolojik temelleri atmış oldu.
1763 yılında Rus İmparatorluğu Kafkasya işgalini başlattı ve hiç ummadıkları kadar sıkı bir direnişle karşılaştılar.
Kafkasya'daki bazı devletler hiç karşı koymadan Rusya'ya katılmayı kabul etseler de Çerkezler koşulsuz reddettiler.
Çerkezler ülkelerini 1763- 1864 yılları arasında 101 yıl boyunca savunarak, Ruslara karşı en uzun direnen halk oldu.
1864 Mayıs ayında 20 bin Çerkez ordusu ile 100 bin kişilik Rus ordusu arasında son bir savaş yaşandı.
Çerkezler yenik düştü, bu da savaşın bitişi oldu.
STEPHEN SHENFIELD'e göre bu savaşlardan 1.5 milyon insan etkilenmiştir.
Rusların öldürdüğü Çerkez sayısının 600 binin üstünde olduğu tahmin edilmektedir.
Kalanın da sürgün yolculuğunda, kamp yaşamı ve yerleştikleri yerde hastalıktan öldüğü kabul edilmiştir.
Rus İmparatorluğu biat etmeyen Çerkezleri öldürdü, köylerini yakıp yıktı.
Yine ünlü Rus Edebiyatçı LEV TOLSTOY şunları aktarmıştır.
"Köylere gece karanlığında dalmak adet haline gelmişti. Gecenin kara örtüsü altında, Rus askerlerinin ikişer üçer evlere dalmasını izleyen dehşet sahneleri öylesine korkunçtu ki, hiç bir kimse olanları izleyemiyor, hiç bir görevli olanları rapor edemiyordu.”
Yine olaylara şahit olan Rus Araştırmacı ADOLF PETROVİÇ BERZHE ise şunları söylüyordu:
"Novorossiysk limanında gördüklerimi asla unutmayacağım. Çerkezler kıyıda toplanmıştı. Kışın soğuğunda evsiz, yiyeceksiz, giysisiz olan bu insanlar tifo, tifüs gibi hastalıkların da pençesindeydi. Zayıf bir kadın cesedi, çöplüğe iki bebeğiyle birlikte atılmış, birisi hayatla mücadele ediyor, diğeri ölü annesinin göğsünde hayat arıyordu. Hristiyan, Musevi, Müslüman, dinsiz de olsanız dayanamaz, çökerdiniz. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem"
Çerkezleri biat ettirmek ve ehlileştirmek mümkün değil diyerek, Karadeniz kıyısında oturan Çerkez ve Abhazlar’ın %90’ı, diğer halkların %5-10 oranındaki kısmı vatanlarından zorla sürgün edildiler.
Çoğu kadın, çocuk ve ihtiyarlardan oluşan büyük bir Çerkez nüfusu, yaşam mahallelerinden çıkartılarak, Kuzey Kafkasya'nın Karadeniz kıyılarında toplanmış, aylarca bekletildikten sonra da elverişsiz vapurlara, taşıma haddinin çok üstünde bindirilerek öncelikle Osmanlı'nın değişik limanlarına, oradan da hudut boylarına, Ülkenin iç kısımlarına gönderilmişlerdir.
Sürülenlerin ancak bir kısmı yerleşim bölgelerine varabilirken, diğerleri kamplarda uzun bekleme sürelerinde, Karadeniz'in fırtınalı sularında yollarda, vardıkları yerlerde, salgın hastalıklarda ve diğer sebeplerden kırılıp gitmişlerdir.
Bu sürgün sonucu, günümüzde Rusya sınırı dışında, 1 milyonu Türkiye'de 4 milyonun üstünde Adige, Abaza, Kuzey Kafkasya'nın diğer halklarından insan dünyanın 40 ülkesinde yaşamaktadır.
Rus çarlığının yok edici politikaları sonucu bugün ÇERKES HALKI Dünya üzerinde darmadağın bir vaziyettedir.
Çerkezler, kendilerini anayurtlarında uzaklaştıran bu büyük felaketi "SOYKIRIM VE SÜRGÜN" olarak isimlendirmekte, 21 Mayıs 1864 tarihiyle simgelenen bu dramı toplumsal hafızalarında canlı bir şekilde yaşatmakta ve her yılın 21 Mayıs'ında milli ve dini törenler düzenleyerek anmaktadır.
Çerkez Soykırımı 20 Mayıs 2011 tarihinde Gürcistan parlamentosunun oybirliğiyle aldığı bir kararla Gürcistan tarafından da resmen tanınmıştır.
BİZ ÇERKEZLER OLARAK BU İNSANLIK DIŞI DRAMI UNUTMAYACAĞIZ VE UNUTTURMAYACAĞIZ...
Serpil GÜLEÇYÜZ