Yarım asır öncesinin bazalt parke döşeli yollarına sahip Bergama'dan selamlar.
Çarşısında, dükkanların kapılarında ki halkalara geçirilmiş asma kilitli dükkanlar vardı. Esnaf rahat, hırsızlık düşüncesi bile yoktu. Namaz vakti ya da yemek saati geldiğinde, esnaf kapısının önüne bir sandalye koyup huzur içinde ayrılırdı.
Her mahalle arasında, Kozak Dağı'ndan gelen buz gibi suların aktığı bir çeşme bulunurdu. Köylüler, yamalı süvari pantolonlarıyla pazara gelir, Han önlerinde bekleyip akşam köylerine dönerlerdi. Misafirlerini, ahşaptan yapılmış Palas ve Atlas Otelleri'nde ağırlardı.
Bergama'da güven, dostluk ve samimiyet duygusu hakimdi. Hafta sonları Ulu Cami'nin önündeki derin suda balık tutup, satarak harçlığımızı kazanırdık.
Şehirlerarası yolculuklar için burunlu otobüsler kullanılırdı. Sokaklar karanlık olsa da çarşı ışıl ışıldı.
Elektriğini kendi üreten Bergama'nın nüfusu 15 bindi. Maltepe, Atatürk, Bahçelievler ve daha birçok yer o zamanlar tarlaydı, koyunlarla doluydu.
Akşamları insanların eğlencesi parklardı. Camlı Park, Gülistan, Havuzlu Park, Akseki Park her zaman dolup taşardı.
Şık ve modern giyimleriyle dikkat çeken Bergama halkı, açık ve kapalı yedi sinemayı her gece doldururdu.
Yarım asır önce Bergama, gerçekten çok daha güzeldi. Turistlerle dolup taşan bir turizm kenti idi. Yaz sıcaklarında, kiraz, vişne, limon suyu gibi çeşitli ve renkli meyve suyu içecekleri satan Dümbuzcular sırt sürahileri ile dikkat çekerlerdi.
Kış ayında Madra yaylasında Kar çukurların da sakladıkları Kar'ı yaz gelincede çukurlardan çıkarıp testere ile kesip pekmezleyerek satan köylüsü ile meşhurdu.
Küçük bir şehir olmasına rağmen, gönlü zengin insanlarıyla tanınan Bergama,kermesi ve eğlenceleriyle dünyaya açılan bir pencereydi.
Kurban Bayramınızı içtenlikle kutlar; sağlık ve mutluluklar dilerim.