Tolga Turan
Köşe Yazarı
Tolga Turan
 

"Büyük Evler, Fazlalık Gibi Gönderilen Anne-Babalar: Huzur Evinde Ne Aranıyor?"

Bayram, ailelerin bir araya geldiği, sevinçlerin paylaşıldığı, geçmişin hatırlanıp geleceğe umut bırakıldığı bir zaman dilimidir. Ancak her bayramda, kalbimde derin bir boşluk bırakacak bir gerçek daha belirginleşir: Kendi evlerinde huzuru arayan, sevgi ve ilgi bekleyen yaşlılarımızın yalnızlıkları… Huzur evini ziyaret ettiğimde, yılların acısı ve özlemi gözlerimde toplandı. O yaşlı kadınlar, o yaşlı adamlar, bazen çocuklarının yüzünü bile unutacak kadar uzun süre bir araya gelmedikleri, bir zamanlar "evlat" dedikleri kişilerden uzak kalıyorlar. Evler büyük, eşyalara yer var, ama kalpten kalbe giden yolu engelleyen bir şey var: Zaman. Huzur evinde kalan anne babaların gözlerindeki hüzün, onların "fazlalık" gibi hissedilmesine sebep olmuştu. O evde, büyük odalarda, zarif mobilyalar arasında kaybolan bir yaşlı insan… Hiçbir eşya, bir insanın varlığının yerini tutamaz. O anne, o baba, yıllarca o evi inşa etti, çocuklarını büyüttü, o evin her köşesini sevgisiyle sardı. Ama şimdi, bir arıza gibi, bir fazlalık gibi, "huzurlu" olabilmesi için başka bir yere gönderiliyor. İnsanlar huzuru nerede arar? Büyük evlerde mi? Pahalı eşyaların arasında mı? Yoksa, yıllarca elleriyle büyüttükleri çocuklarının gözlerinde mi? Huzur, öyle bir şey ki, ne altın ne de büyük evler size verebilir. Huzur, sevgiyle geçirdiğiniz zamanlarda, bir gülüşte, bir sarılmada, bir hatıra biriktirerek gelir. Huzur, bir evlat gibi, anne-baba gibi insanın kalbinde olur. Bayramda, onları ziyaret ettiğimde, gözlerindeki kırılganlıkları, içlerindeki yalnızlığı gördüm. Her biri evlatlarının, çocuklarının yanına dönmeyi, kendi evlerinde huzur bulmayı diliyordu. Ama huzur evindeki duvarlar, hiçbir zaman "gerçek" evin yerini tutamayacak. O yüzden, büyük evlerin içinde kaybolan kalbimizi, kaybolan sevdamızı, biraz geri almak gerek. Evet, belki evler büyük, ama bir anne babayı huzur evine göndermek, onlara sadece fiziksel bakım sağlamak demek değildir. Gerçek huzur, onlara sevgiyle, saygıyla, zaman ayırarak gösterilebilir. Bu bayramda, biraz daha az eşya, biraz daha fazla zaman, biraz daha fazla kalp… Çünkü sonunda, huzur, kalplerde bulunur, duvarlarda değil. Bunu okuyan, gerçekten kalbiyle hisseden her evlat, bir kez daha düşünmeli: Anne ve babamız gerçekten huzur evine mi layık, yoksa bizim yanımıza, kendi evimize mi? Çünkü asıl huzur, onlarla geçirdiğimiz o basit ama kıymetli anlardadır.
Ekleme Tarihi: 03 Nisan 2025 - Perşembe

"Büyük Evler, Fazlalık Gibi Gönderilen Anne-Babalar: Huzur Evinde Ne Aranıyor?"

Bayram, ailelerin bir araya geldiği, sevinçlerin paylaşıldığı, geçmişin hatırlanıp geleceğe umut bırakıldığı bir zaman dilimidir. Ancak her bayramda, kalbimde derin bir boşluk bırakacak bir gerçek daha belirginleşir: Kendi evlerinde huzuru arayan, sevgi ve ilgi bekleyen yaşlılarımızın yalnızlıkları… Huzur evini ziyaret ettiğimde, yılların acısı ve özlemi gözlerimde toplandı. O yaşlı kadınlar, o yaşlı adamlar, bazen çocuklarının yüzünü bile unutacak kadar uzun süre bir araya gelmedikleri, bir zamanlar "evlat" dedikleri kişilerden uzak kalıyorlar.

Evler büyük, eşyalara yer var, ama kalpten kalbe giden yolu engelleyen bir şey var: Zaman. Huzur evinde kalan anne babaların gözlerindeki hüzün, onların "fazlalık" gibi hissedilmesine sebep olmuştu. O evde, büyük odalarda, zarif mobilyalar arasında kaybolan bir yaşlı insan… Hiçbir eşya, bir insanın varlığının yerini tutamaz. O anne, o baba, yıllarca o evi inşa etti, çocuklarını büyüttü, o evin her köşesini sevgisiyle sardı. Ama şimdi, bir arıza gibi, bir fazlalık gibi, "huzurlu" olabilmesi için başka bir yere gönderiliyor.

İnsanlar huzuru nerede arar? Büyük evlerde mi? Pahalı eşyaların arasında mı? Yoksa, yıllarca elleriyle büyüttükleri çocuklarının gözlerinde mi? Huzur, öyle bir şey ki, ne altın ne de büyük evler size verebilir. Huzur, sevgiyle geçirdiğiniz zamanlarda, bir gülüşte, bir sarılmada, bir hatıra biriktirerek gelir. Huzur, bir evlat gibi, anne-baba gibi insanın kalbinde olur.

Bayramda, onları ziyaret ettiğimde, gözlerindeki kırılganlıkları, içlerindeki yalnızlığı gördüm. Her biri evlatlarının, çocuklarının yanına dönmeyi, kendi evlerinde huzur bulmayı diliyordu. Ama huzur evindeki duvarlar, hiçbir zaman "gerçek" evin yerini tutamayacak. O yüzden, büyük evlerin içinde kaybolan kalbimizi, kaybolan sevdamızı, biraz geri almak gerek.

Evet, belki evler büyük, ama bir anne babayı huzur evine göndermek, onlara sadece fiziksel bakım sağlamak demek değildir. Gerçek huzur, onlara sevgiyle, saygıyla, zaman ayırarak gösterilebilir. Bu bayramda, biraz daha az eşya, biraz daha fazla zaman, biraz daha fazla kalp… Çünkü sonunda, huzur, kalplerde bulunur, duvarlarda değil.

Bunu okuyan, gerçekten kalbiyle hisseden her evlat, bir kez daha düşünmeli: Anne ve babamız gerçekten huzur evine mi layık, yoksa bizim yanımıza, kendi evimize mi? Çünkü asıl huzur, onlarla geçirdiğimiz o basit ama kıymetli anlardadır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberege.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.