Evlilikler her zaman arzu edildiği biçimde devam etmeyebiliyor ve maalesef hiç istenmemesine rağmen ayrılıkla sonlanabiliyor. Özellikle yaşı küçük olan çocukların boşanma sonrası anneyle kaldıklarını ve babalarıyla belirli zamanlarda görüşme fırsatı bulabildiklerini biliyoruz.
Ayrılık olsa da olmasa da aile olma kavramı içinde öncelik her zaman çocuklarda olmalıdır. Yaşanılan mutsuzluğun boyutu ne olursa olsun eşler birbirlerinden boşanabilirler ama çocuklardan boşanmak söz konusu değildir.
İki tip boşanma vardır
Ayrılıkların kaderini iki ayrı şekilde ele almak gerekiyor. Birinci grup ayrılıklarda anne baba velayetin kimde olduğuna bakmaksızın çocuğun her iki tarafla da istenilen sıklıkta ve istenilen zamanda görüşmesine destek olurlar ki doğru olan yol budur.
İkinci grup ayrılıklarda ise taraflar, çocukları birbirlerini yıpratmak ve üzmek amacıyla koz olarak kullanırlar ve yasal görüşme sürecinde dahi görüşmelere engel olmaya çalışırlar ki burada asıl yıpranan, hasar gören çocuklardır.
Ama hırs ve öfke o kadar gözlerini karartmıştır ki anne babalar bu durumu görmez ya da maalesef umursamaz davranırlar.
Genellikle boşanma sonrası küçük yaşta çocukların babalarıyla sadece hafta sonları görüştüklerini biliyoruz. Bu noktada babanın ister kız, ister erkek çocuk olsun önemli bir figür olduğunu unutmadan bir aile tutumu oluşturmak en doğrusudur.
Babalar, çocukların gizli kahramanlarıdır
Özellikle erkek çocuklar gelecekteki kişiliklerini ve kimliklerini oluştururken ilk ve en önemli model olarak babayı örnek alırlar. Üstelik bir erkek çocuğun büyüme aşamalarında babasından öğreneceği pek çok şey vardır.
Aynı şekilde bir kız çocuğu da hayatının ilk aşkından, babasından karşı cinsle ilgili önemli deneyimler elde edecektir. Gelecekteki eşini babasından gözlemledikleriyle, öğrendikleriyle seçecektir.
Ayrılıklardan dolayı örneğin sadece hafta sonları babasıyla görüşen bir çocuk bu eksikliği farklı şekillerde yaşayacaktır. Öncelikle sınırlı sürelerle babasıyla görüşmek çocukta, kendisiyle az ilgilenildiği duygusu yaratacak, annesine ve babasına kızgınlık duyacaktır.
Bunun dışında; özgüven kaybı, içe kapanıklık, korkular ve takıntılar, çocukluk depresyonu, uyku bozuklukları, tırnak yeme, öfke nöbetleri, hırçınlık, saldırganlık, okul başarısında gerileme, dikkat eksikliği, çevresiyle iletişim sorunları, yeme bozuklukları gibi bazı davranış bozuklukları ortaya çıkabilir.
Baba da psikolojik sorunlar yaşar
Çocuğun ihtiyaç duyduğu en önemli duygunun sevgi ve güven duygusu olduğu unutulmamalıdır. Babanın çocukla olan ilişkisinde de ciddi hasarlar meydana gelebilir. Baba, çocuğunun gelişmesini ve büyümesini yeterince göremediği hissine kapılarak, suçluluk duygusu yaşayabilir. Eski eşine yani çocuğunun annesine öfkelenebilir. Depresyon, babaların da sıklıkla içine düştüğü bir duygu durum bozukluğu olarak dikkat çekicidir.
Her ayrılıktan sonra çocuklar ya da babalar mutlaka ciddi psikolojik problemler yaşarlar şeklinde düşünmek yanlış elbette. Ancak az ya da çok olumsuz etkilendikleri bir gerçek. Sağlıklı yürümeyen evlilikleri bitirmek en doğrusu olmakla beraber bütün mesele ayrılan anne babanın kendilerine çocuklarıyla beraber yaşayabilecekleri sağlıklı ortamlar yaratabilmesidir. Karşılıklı anlayış ve hoşgörü, ayrılık da olsa sorunların daha kolay çözümlenmesine uygun bir zemin hazırlayacaktır.