Adaletin yanında olması gerekenler, toplumda genellikle en zayıf durumda olan, sesi çıkmayan ve hakkı gasp edilen bireylerdir. Adalet, gücü elinde bulunduranlardan, varlıklı ve statülü kişilerden yana olmamalıdır. Aksine, toplumun dışlanmış, mağdur, yoksul, zayıf ve dezavantajlı kesimlerinin yanında yer almalıdır.
Peki adalet ülkemizde kimin yanında?
Şiddet gören kadınlar, istismar edilen kızlar, öldürülen çocuklar... Bunlar, adaletin en çok ihtiyaç duyduğu gruplardır. Adalet, bu mağdurların haklarını korumak için güçlü bir şekilde durmalıdır. Ne yazık ki, çoğu zaman toplumun güçlü ve ayrıcalıklı kesimlerinin yanında duran bir adalet anlayışı, gerçek mağdurları göz ardı etmektedir. Adalet, kadınların ve çocukların yanında olmalıdır.
Adalet, sadece insanlar için değil, doğa ve çevre için de savunulmalıdır. Doğayı talan edenler, rant uğruna çevreyi yok sayanlar, bu dünyayı geleceksiz hale getirenler karşısında, adaletin durması gereken yer doğayı korumak isteyenlerdir. Adalet, bu konuda da tarafsız olmalı ve rantçılara karşı doğanın, geleceğin ve insanlığın hakkını savunmalıdır.
Depremlerde evlerini kaybeden insanlar, kötü yapılaşma ve denetimsizlik yüzünden mağdur olan vatandaşlar… Bu mağdurların yanında durması gereken bir adalet anlayışıdır. Adalet, müteahhitin çıkarları ile afet mağdurlarının hakları arasında tarafsız olmalı, gerekli denetimlerin yapılmadığı, güvenli olmayan yapılaşmaların karşısında durmalıdır.
Aleviler, Sünniler, etnik köken farklılıkları... Adalet, ayrımcılığın her türlüsüne karşı durmalıdır. Bir toplumda tüm bireylerin eşit haklara sahip olması, sadece hukuk önünde eşitlikten değil, toplumsal ve kültürel eşitlikten de geçer. Bu bağlamda, adaletin, bir etnik ya da dini grubun haklarını ihlal eden bir yapıya karşı durması gerekir.
Gençler, işçiler, emekliler… Adalet, toplumun en çalışkan kesimlerinin yanında durmalı, haklarını savunmalıdır. Çalışanların emeği, emeğiyle geçinenlerin hakları, adaletin en çok öncelik vermesi gereken alanlardandır. İşçilere, emekçilere, her gün çalışarak hayatını kazanan insanlara adaletin tarafsız bir şekilde sahip çıkması gerekmektedir.
Adalet, hiçbir çıkarın, ideolojinin, politik görüşün ya da kişisel statülerin peşinden gitmemelidir. Adaletin asıl amacı, her bireyi eşit kabul etmek ve hakkaniyeti sağlamaktır. Her birey, gücü ne olursa olsun, adaletin önünde eşit olmalıdır. İşte gerçek adalet, bir toplumda her bireyin eşit haklara sahip olduğu, haksızlıkların ortadan kaldırıldığı ve mağdurların yanında durulan bir düzenin teminatıdır.
Adaletin sağlanabilmesi için cesaret gereklidir. Bazen güçlü insanlar, toplumda yanlış anlamalar yaratabilir, gerçekleri çarpıtabilir. Ancak adalet, bu çarpıtmaların karşısında dimdik durmalı ve doğruyu savunmalıdır. Adalet, sadece doğruyu savunmakla kalmaz, aynı zamanda doğruyu savunmak için cesaret göstermeyi de gerektirir.
Adaletin izinden gitmek, bazen zorlu bir yol olabilir. Bize “sessiz ol” dendiğinde, konuşmak; “otur” dendiğinde ayağa kalkmak gerekebilir. Çünkü adalet, çoğu zaman toplumun konforunun bozulmasından korkmaz, tam aksine, toplumsal yapının daha adil, eşit ve özgür olması için mücadele eder.
Adalet Hepimize Lazım!
Adalet, sadece belirli gruplar için değil, hepimiz için gereklidir. Hepimizin hakları ve özgürlükleri vardır ve bu haklar ancak adaletle korunabilir. Adaletin sağlanabilmesi için umut ve cesaret gerekir. Umut, geleceğe dair bir ışık, cesaret ise bu ışığı takip etmek için gücümüzdür.
Adalet, sadece birkaç kişi için değil, tüm insanlık için gereklidir. Adaletin tarafsız bir şekilde her bireyi savunduğu, tüm ayrımcılıklardan uzak, eşitlikçi bir toplumda yaşamak, hepimizin hakkıdır. Bunu sağlamak için hepimizin adaleti savunması gereklidir.
Adalet hepimize, ekmek, su ve hava kadar gereklidir.
SERPİL GÜLEÇYÜZ