İzmir, geçtiğimiz gün "karanlık bir gün yaşadı" başlığıyla servis edilen metinler gündeme geldi. Bazı basın organları bu durumu, "basın özgürlüğüne ve laikliğe yeni bir gem vuruluyor" şeklinde ifade etti. Ancak, olayın birinci ağızlarıyla yapılan görüşmelerde tam tersi bir durum ortaya çıkıyor.
İhlas Matbaası ve Yenigün Gazetesi’nin Karşılaşması
İhlas Matbaası, Yenigün Gazetesi’nin “Boşluğa Işık Sızdı” manşetini kendisine tehdit olarak algıladı ve gazeteyi basmamaya karar verdi. Olay, İhlas Vakfı'nın “Boşluğa Işık Sızdı” manşeti nedeniyle gazeteyi bastırmak istemesi ile başlıyor. FETÖ’nün deşifre olmasının ardından güçlenen Işıkçılar Cemaati’nin İzmir’de geniş kapasiteli ilk yurdunu açtığına dair bir haber metni, "devletin öğrenci yurtlarında yarattığı boşluğu cemaatler doldurmaya devam ediyor" ifadesini içeriyor. Bu durum, FETÖ’nün ikinci kolu olarak Işıkçılar Cemaati veya İhlas Vakfı’nın yeniden palazlanmaya başladığına dair bir ima olarak değerlendiriliyor.
Ben de yazıyı ilk okuduğumda aynı şekilde anladım. Bu durum, ülkemizdeki düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskının yeni bir yansıması olarak değerlendirilmeye çalışılsa da, ben de bu olayın benzerinin benim başıma gelseydi, gazetemde bunu yayınlayıp yayınlamayacağımı sorgulama gereği hissettim.
Örneğin, birisi bana “FETÖ ve basın organları deşifre oldu, ondan kalan boşluğu yeni nesil habercilik sahibi Vahit Koç aldı” gibi bir haber gönderse, ben bunu yayınlamam. Birileri de bu durumu basın özgürlüğünü kısıtlama olarak değerlendirse, bu saçmalık olur. Basın özgürlüğü bu değil ki! Bu neyin kafası? Bu kafa yapısına sahip olmak için kutu kutu hap içiyor insanlar? Bu nasıl bir mantık?
Aleni olarak "FETÖ’nün boşluğunu İhlas Vakfı’na ait yurtlar alıyor" diyeceksin, sonra da bu gazeteyi İhlas’a bastırmak isteyeceksin.
Bize bağlı tüm haber sitelerine "İzmir’de karanlık gün, basın özgürlüğüne müdahale, laiklik elden gidiyor" gibi haber metinleri gönderiliyor. Destek açıklamaları yapanların, aynı durumun kendilerine yapılmasını düşündüklerinde, bunun ifade özgürlüğü veya basın özgürlüğü ile ne kadar alakasız olduğunu anlayacaklarını düşünüyorum. Gerçi, bunu anlıyorlardır; ama ne oldu da bir anda böyle açıklamalar gelmeye başladı? Hangi el bunları finanse ediyor? Yakında bunun kokusu çıkar.
Yanlış anlaşılma olmaması için tekrar belirtmek istiyorum: Her basın organı kendi manşetini atmakta özgürdür. İzmir’de sadece İhlas Matbaası yok. İhlas’ı FETÖ’nün gizli kolu gibi gösterip gazeteyi onlara bastırmak istemek, mantıklı mı? Gidin, nerede basıyorsanız basın; kimse bir şey demez. Basın özgürlüğünüze zarar gelmez ki! Ama gazeteyi basana terör örgütünün gizli kolları iması yapıp, sonra "basılmadı" diyeceksin. Yok artık,
Olayı gerçekçiliği ile anlatmak için tarafsız olmak veya gerçekten gazeteci ahlakı ile görmek gerekir
Bilmiyorum, hangi cümleyi kurmalıyım.
Bu konudaki görüşüm bu.
Anasayfa
Yazarlar
Vahit KOÇ
Yazı Detayı
Bu yazı 275+ kez okundu.
İzmir’de Karanlık Bir Gün diyorlar: Gerçekler ve İddialar
İzmir, geçtiğimiz gün "karanlık bir gün yaşadı" başlığıyla servis edilen metinler gündeme geldi. Bazı basın organları bu durumu, "basın özgürlüğüne ve laikliğe yeni bir gem vuruluyor" şeklinde ifade etti. Ancak, olayın birinci ağızlarıyla yapılan görüşmelerde tam tersi bir durum ortaya çıkıyor.
İhlas Matbaası ve Yenigün Gazetesi’nin Karşılaşması
İhlas Matbaası, Yenigün Gazetesi’nin “Boşluğa Işık Sızdı” manşetini kendisine tehdit olarak algıladı ve gazeteyi basmamaya karar verdi. Olay, İhlas Vakfı'nın “Boşluğa Işık Sızdı” manşeti nedeniyle gazeteyi bastırmak istemesi ile başlıyor. FETÖ’nün deşifre olmasının ardından güçlenen Işıkçılar Cemaati’nin İzmir’de geniş kapasiteli ilk yurdunu açtığına dair bir haber metni, "devletin öğrenci yurtlarında yarattığı boşluğu cemaatler doldurmaya devam ediyor" ifadesini içeriyor. Bu durum, FETÖ’nün ikinci kolu olarak Işıkçılar Cemaati veya İhlas Vakfı’nın yeniden palazlanmaya başladığına dair bir ima olarak değerlendiriliyor.
Ben de yazıyı ilk okuduğumda aynı şekilde anladım. Bu durum, ülkemizdeki düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskının yeni bir yansıması olarak değerlendirilmeye çalışılsa da, ben de bu olayın benzerinin benim başıma gelseydi, gazetemde bunu yayınlayıp yayınlamayacağımı sorgulama gereği hissettim.
Örneğin, birisi bana “FETÖ ve basın organları deşifre oldu, ondan kalan boşluğu yeni nesil habercilik sahibi Vahit Koç aldı” gibi bir haber gönderse, ben bunu yayınlamam. Birileri de bu durumu basın özgürlüğünü kısıtlama olarak değerlendirse, bu saçmalık olur. Basın özgürlüğü bu değil ki! Bu neyin kafası? Bu kafa yapısına sahip olmak için kutu kutu hap içiyor insanlar? Bu nasıl bir mantık?
Aleni olarak "FETÖ’nün boşluğunu İhlas Vakfı’na ait yurtlar alıyor" diyeceksin, sonra da bu gazeteyi İhlas’a bastırmak isteyeceksin.
Bize bağlı tüm haber sitelerine "İzmir’de karanlık gün, basın özgürlüğüne müdahale, laiklik elden gidiyor" gibi haber metinleri gönderiliyor. Destek açıklamaları yapanların, aynı durumun kendilerine yapılmasını düşündüklerinde, bunun ifade özgürlüğü veya basın özgürlüğü ile ne kadar alakasız olduğunu anlayacaklarını düşünüyorum. Gerçi, bunu anlıyorlardır; ama ne oldu da bir anda böyle açıklamalar gelmeye başladı? Hangi el bunları finanse ediyor? Yakında bunun kokusu çıkar.
Yanlış anlaşılma olmaması için tekrar belirtmek istiyorum: Her basın organı kendi manşetini atmakta özgürdür. İzmir’de sadece İhlas Matbaası yok. İhlas’ı FETÖ’nün gizli kolu gibi gösterip gazeteyi onlara bastırmak istemek, mantıklı mı? Gidin, nerede basıyorsanız basın; kimse bir şey demez. Basın özgürlüğünüze zarar gelmez ki! Ama gazeteyi basana terör örgütünün gizli kolları iması yapıp, sonra "basılmadı" diyeceksin. Yok artık,
Olayı gerçekçiliği ile anlatmak için tarafsız olmak veya gerçekten gazeteci ahlakı ile görmek gerekir
Bilmiyorum, hangi cümleyi kurmalıyım.
Bu konudaki görüşüm bu.
Ekleme
Tarihi: 03 Ekim 2024 - Perşembe
İzmir’de Karanlık Bir Gün diyorlar: Gerçekler ve İddialar
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.